29 Aralık 2013 Pazar

sosyal girişimci genç liderler


HUN İMPARATORU ATTİLA'NIN LİDERLİK SIRLARI

Yazar : Prof. Dr. WESS ROBERTS
Yayınevi : İlgi Yayıncılık
Baskı : İstanbul / 1993 / 138 shf.

1- ATTİLA'YI ARARKEN"Büyük Hun Hükümdarı"

- Attila'nın neş'et ettiği toplumun yapısı, daha çocukluk devresinde iken mümeyyiz sıfatlara sahip olması anlatılıyor.

- Romalılara esir düşüyor, amcası onun karşılığında Romalı soylu bir çocuğu esir alıyor.

- Attila, saraydayken Romalılara olan nefreti artıyor, daha sonra mücadeleyi bırakıp onların iç ve dış politikasını öğreniyor.

- Hunların arasına dönüyor, komutanlarla iyi ilişkiler kurarak yükseliyor, onların kolay ganimet elde etme arzularını kamçılayarak onların bağlılığını sağlıyor.

- Attila'ya halk "Tanrının kılıcı" diyor. Hunların başına geçiyor.

- Hunlarla ortak hedefler tayin ediyor ve savaşlar dönemi başlıyor.

- Hayatında sadece bir yenilgisi var.

- Bu yenilgiden ders alarak Roma üzerine yeniden yürür ve harp başlamadan evvel Papa ile görüşür. Bu görüşmeden sonra savaş yapmaya gerek duymadan ordusunu çeker.

2. ROMA SARAYINDA "Liderlik Nitelikleri"

- Liderleri yetiştirmenin hızlı yolu yoktur. Hunlar öğrenciliği asla bir kenara bırakmadan asla yeni görüşlerin, bildik yöntemlerin üstünde olmadıklarını öğrenmelidirler.

- Komutanların kendileri için birer yetenek haline getirmeleri gerekli olan nitelikler.

* Bağlılık-Bir Hun herşeyden önce sadık olmalıdır. Başkalarıyla aynı fikirde olmamak sadık olmamak değildir. Umumi fikre katılmayan bir Huna, herkesin yararı için kulak verilmelidir.

* Cesaret

* Arzu-Zayıf komutan, komutan olmak istemeyen kişidir. Savaşçılarımız, görevlerini yerine getirmeye gönüllü olmadıkları mevkilere getirmemeliyiz.

* Duygusal Güç

* Fiziksel Güç

* Sezgi

* Kararlılık

* Tahmin

* Zamanlama

* Rekabetçilik ruhu olmayan lider zayıftır ve en ufak bir sorun karşısında kolaylıkla pes eder.

* Özgüven- sahip oldukları özgüveni aşan bir liderlik görevi üstlenenler astlarına ve üstlerine bunu hissettirirler. O yüzden zayıf liderler ve yararsız komutanlar olurlar.

* Sorumluluk- kendisine ve astlarının davranışlarının sorumluluğunu üstlenmeyi öğrenmek, liderliğin temelidir.

* İnanılırlık

* Israrcılık- Zayıf insanlar ancak işler kendi istedikleri gibi gittiği zaman direnirler. Güçlüler, herkes kendilerini bıraksa da, yenilgi ve cesaretini yitirme karşısında da direnir ve ısrar ederler.

* Güvenirlilik- Bir komutanın tüm koşullarda sorumluluklarını yerine getireceğine güvenmiyorsanız, bu sorumlulukları ondan alın. BEN TÜM KOMUTANLARIMIN HAREKETENİ DENETLEYEMEM. Genç komutanlar üst ve astlarının kendilerinin liderliğine güvendiğini bilmelidirler. Bu komutanlar kendilerine sorumluluk verildiğini bilmeli ve kendilerine güvenildiğini akıllarından çıkarmamalıdırlar.

* Koruyuculuk- Astlara yol göstermeli, onları yetiştirmeli ve çalışmalarından ötürü ödüllendirilmelidirler. Ceza ancak son çare olarak düşünülmelidir.

3- LİDERLİK ARZUSU: " Baş Olmayı İstemelisiniz"

* Liderlik etme arzunuz sabırsız zorlamalarla gerçekleşemez. Hazırlıklı ve deneyimli olmak, liderlik arzularınıza gem vurmanızı gerektirir.

* Alın teri daima ilhamdan önce gelir.

* Sorunlar ve muhalefet karşısında bile ısrarlı olmalısınız.

* Yetenekli rakiplerinizin ya da astlarınızın mevkiinizi tehdit ettiğini düşünmemelisiniz. Tam tersine zeki davranıp, bir komutan ancak güçlü astlar yoluyla başarıya ulaşacağını düşünerek,yetenekli yardımcılar seçmelisiniz.

* Başarılı olma ihtirasınız olmalıdır.

* Doğal davranmalı, mevkiinizin size getirdiği sahte bir gurura kapılmamalısınız.

4- LİDERLİK MEVKİİ: "Liderliğin Sorumlulukları"

Attila, görünüşte çok basit olan ilkeleri uygulayarak dağınık kavimleri güçlü bir ulus haline getirdi.

* Liderler, emirlerindeki astlar arasında morali, dürüstlüğü ve adaleti sözlerle değil de hareketleriyle yerleştirirler.

* Liderler, astları ve üstleri arasında yüksek bir güven duygusu oluşturmalıdır.

* Liderler, görevine bağlı olmayan kişilere asla hoşgörü göstermemelidir.

* Komutanlar ve astları, üstlerine düşeni bilmelidirler. Bu bilgi olmaksızın onlardan görevlerini yerine getirmelerini nasıl bekleyebilirim?

* Komutanlar, başarılan şeylerin beklenen işler olduğunu anlayabilmek için sık sık Hunları denetlemelidirler.

* Başarı, her çeşit düş ve cesaret kırıklığını yenen muazzam zorlu bir çalışmanın sonucundur. Başarıya karmaşık strateji ve taktiklerle değil, ancak görevinizi sürekli yerine getirerek ve liderliğin sorumluluklarını uygulayarak ulaşabilirsiniz.

5- OBADA HUZUR: "Moral ve Disiplin"

* Disiplin baskı değildir. Hunlardan beklenen doğru davranışların kendilerine öğretilmesidir.

* Hunlar her zaman disiplini hoş karşılamayabilirler.

* Disiplin kişiliğin kaybı anlamına gelmez.

* Akıllı komutanlar gereksiz derecede sert ya da fazla esnek disiplinin Hunların moralini bozacağını bilirler.

6- AQUİLEİA'DAKİ KEHANET"Kararlılığın Temeli"

Harekete geçmenin en uygun anını sabırla beklemek kaderin tecelli etmemesini sağlar.

* Akıllı bir komutan, astlarına kendi düzeylerine uygun kararları verme ayrıcalığını tanımalıdır.

* Kararsızlık, mevkiin sorumluluğunu kabul etmemek ve yenilgi anlamına gelir.

* Mükemmel karar çok azdır. En iyi kararlar, mantıklı seçenekler arasından sağduyuya en yakın olanıdır.

* Kararınız için destek ararken karşınızdakini gereğinden fazla ikna etmeye çalışıyorsanız, kararınız genellikle kötüdür.

* Karar vermenin belki de en önemli öğesi zamanlamadır.

* Kuşku,olgunlaşmamış kararlar vermede önemlidir. Komutan, kararını veremiyorsa meseleyi yeniden tartmalıdır.

* Komutanlar, astların vermesini istedikleri kararı onlara bırakmalıdırlar. Astları adına karar veren komutanlar, genç komutanların öğrenme ve deneyim yoluyla gelişmelerine engel olurlar.

* Zayıf komutan, yöneleceği korkusuyla karar verirken duraksayandır.

* Kapasitelerini aşan mevkiiye yükselmiş komutanlar genellikle karar verirken kuşkuya düşer ve kararı ertelerler.

* Komutanlar verilmiş bir kararın doğruluğunun zamanla değişebileceğini bilirler.

* Başkalarının kararlarını eleştirmek değil kendi kararınızı savunmak cesaret ister.

* Bazen en iyi kararlar sorunun getirdiği duygusallığa kapılmadan verilendir.

* Bir komutan görev olmaksızın zor durumlarda ne yapacağını bilemez

      SAVAŞ GİYSİSİ VE ZIRHI: 

" Komutanlar Kendi Hunlarına Hasıl Görünüyorlarsa Öyledirler."

* Bir komutanın giysileri, geleneksel ve hafifçe ayrıcalıklı olabilir.

* Yabancılarla görüşürken ya da obanızı yönetirken barışçı giysiler içinde olmanız uygundur.

* Gösterişli görüntüler nefrete sebep olur.

* Soylu görünen bir komutan, hem hunlar, hem de düşmanlar tarafından soylu bir davranış görür.

8- SAYGI: "Saygı Göstermek ve Görmek"

Bir komutan Hunlarından ve düşmanlarından saygı görmüyorsa, zayıf sayılır ve sahip olduğu rütbeyi haketmiyordur.

Saygı korkudan doğuyorsa, hizmet etmekte isteksizliğe neden olur; otoriteye ve amaca karşı pasif direnişle sonuçlanır.

* Saygıyı hak eden komutan, onu sadece ayrıcalığı için istemeyendir.

* Kendinize de, başkalarına da sabır gösterin.

* Astlarınıza gereken ilgiyi gösterin. Onlara karşı bunu yapmazsanız onlardan saygı göremezsiniz.

9-BİR HUN OLMAK: "Gelenekler"

Gelenekler kişilere değil, uluslara aittir.

* Tek ataya ve ırka dayanan bir ulus zayıftır.

* Asla kendimiz için anıtlar dikmemeliyiz.

10- SEYİSLER: "Yetki Verme Sanatı"

* Komutanlar doğrudan kendi hareket ve ilgilerini gerektiren sorumlulukları asla başkalarına yüklememelidirler.

* Bir komutanın devredebileceği uygun sorumluluklar, göreve en iyi çözüm getirecek en yetenekli asta verilmelidir.

* Akıllı komutanlar, görev verdikle kişiye aynı zamanda yetki ve sorumluluk da verirler.

* Değerli komutanlar, görevlerinin hepsinde, bu görevler astlara bile vermiş olsa, hükümdarına karşı tüm sorumluluğu üstlenirler.

* Bir astınıza bir görev verdiyseniz, onların yetki ve sorumluluklarına karışmayın. Buna yetki vermek dendiği gibi, böylesine göstermelik bir yetki, astlarda öfkeye de sebep olur.

* Görevlerinizin tüm sorumluluğunu tek başınıza taşıyamayacağınızı kabul edin.

* Başarılı bir komutan, astlarını yetiştirmek, görevini yerine getirmek astlarına güvendiğini gösterip onların bağlılığını sağlamak için en deneyimsiz astına bile yetki verir.

* Komutanın çevresinde, yetki verirken kendini rahat hissedeceği astlar olmalıdır. Yoksa, hem kendisinin hem de onların görevlerini yapmaya başlar.

* Bir komutan kendisine verilen sorumluluğu elinden geldiğince iyi yapmaya çalışan bir astını asla cezalandırmamalıdır.

* Astlarınızı, verdiğiniz görevleri nasıl yerine göstererek yetiştiremezsiniz.

* Akıllı bir komutan etki gücünü ve yeteneklerini ancak yetki verme sanatı yoluyla geliştirebilir.

11. GANİMET: "Hunlarınızı Ödüllendirirken"

* Bir Hunu kendisinden beklenenin daha azını gerçekleştirdiği zaman asla ödüllendirmeyin.

* Hunlarınızı doğru yaptıkları her iş için de ödüllendirmeyin.

* Kolay görevler için küçük ödüller verin.

* İyi Hunlara vakit ayırıp onları övün.

* Hunların aileleri ile ilgilenin, dükkanlarının durumunu sorun, size sadık ve ihtiyacı olanlarla zenginliklerinizi paylaşın. Bir gün gerekirse, sizin peşinizden cehenneme bile gideceklerdir.

* Asla bir Huna sizin için kişisel değeri olmayan bir ödül vermeyin.

12- İÇ SAVAŞLAR: "Kavimlerdeki Hile ve Şeytanlık"

* Hunlara çok fazla boş vakit tanımayın, bu boş zamanlar huzursuzluklara neden olur.

* Suçsuzları asla suçlamayın, yenilgiyi onların omuzlarına yüklemeyin.

* Başkalarının başarılarından ilgisi olmayan kişilerin pay koparmalarına asla izin vermeyin.

13- "Düşmanınızı Akıllıca Seçin"

* Hükümdar bile olsanız, herkesin sizinle aynı fikirde olmasını beklemeyin.

* Sizinle hemfikir duruma getiremeyeceğiniz kişilerle duygusal enerjinizi boşuna harcamayın; onları daha etkili yollardan fethedin.

* Astınıza yetki verip sonra o görevi kendiniz yapmaya kalkışmayın. Aksi halde astınızı kendinize düşman edersiniz

* Mantıklı bir neden olmadan öfkelenip sinirlenmeyin.

14- YENİLGİDEN SAĞ ÇIKMAK: "Yarın Yeni Bir Gündür."

" En değerli amaçlara çok zor ulaşıldığını unutmayın. Zafer kolay kazanılıyorsa kendi isteklerinizin değerli olup olmadığını sorgulamalısınız.

15- ATTİLA VE PAPA: "Pazarlık Sanatı"

* Asla hakem tayin etmeyin; bu üçüncü bir kişinin sizin kaderinizi belirlemesidir. Böyle bir seçim zayıfın yararına olur.

16- GEÇİP GİDEN KERVANLARIN KALINTILARI: "Alınan Dersler"

Hiçbir radikal değişiklik kolay değildir. Böyle bir değişiklik geleceği tahmin ederken geçmişi değerlendirmediğimiz zaman gereklidir.

* Geçmişimizin beceriksizliğini bir kenara bırakırken karşımıza çıkacak tehlikelerin en büyüğü, tüm hunların iyiliği için yeni bir yol çizen hükümdarınıza tüm kalbinizle destek olmamanızdır.

17- GERİYE KALAN: "Soylu Bir Elveda"

Göreve geldikten bir süre sonra yeni komutan astlarının, üstlerinin ve kendi düzeyindeki arkadaşlarının gözlerinde ya büyür ve da küçülür. Komutan yetkisini iyi kullanırsa, bir bağlılık ruhu gösterirse tüm sorumlulukların yerine getirilmesini temin ederse yücelir.

* Akıllı bir komutan, zamanın dolup yerine yeni birinin geleceği gün için hazırlık yapar.

* Ayrılan komutan, kendi yerine gelen Komutanın Hunlara iyi hizmet edeceğine inandığını dile getirmeli, belki de geçmişe geçmişe kıyasla daha iyi olacağını belirtmelidir.

* Ayrılan komutan asla geri dönüp bir zamanlar hizmetinde olan Hunları etkilemeye çalışmamalıdır. Hunlardan böyle bir istek gelse bile böyle bir hareketin sıkıcı sonuçları olabilir. Bu çeşit istekler geri çevrilmeli, eski komutan Hunlara yeni komutanlarından yardım istemelerini söylemelidir.

* Eski komutan ne tür koşullar altında görevinden ayrılırsa ayrılsın, yeni lider onun hakkındaki konuşmalara izin vermemelidir. Durum ne kadar şerefsiz olursa olsun bitmiştir. Kötü sözler söylemek geçmişteki olayları değiştirmez.

Dünyada bir iz bırakmak ister misiniz? Neden dünyada bir iz bırakmak isteyebileceğinize dair pek çok sebep sıralayabilirim; ama bu yazıyı okuyorsanız, zaten büyük ihtimalle bir sebebe ihtiyaç duymuyorsunuz demektir.

1. Temelinizi -kendi çekirdeğinizi- yaratın 


Esasen kim olduğunuzu biliyor musunuz? Sizin pek çok “versiyon”unuz olduğu söyleniyor. Bunlar: a. Olmanız beklenen siz. b. Olmanız söylenen siz. c. Olduğunuzu düşündüğünüz siz. d. Olabileceğiniz siz. e. Gerçekte olduğunuz siz. Öyleyse, siz kimsiniz? Kısaca düşündüğünüzde, bu soruya nasıl yanıt verirsiniz? Emin değil misiniz? Belki de Mel Ash tarafından yazılmış “Kafatasınızın İçini Tıraş Etmek” adlı kitabı elinize almalısınız. Başlık kulağa biraz radikal geliyor, biliyorum. Ama aslında, gerçekte kim olduğunuzu bilmek ve olmak da biraz radikal görünebilir. Kitabı okuyun. Gerçekten kim olduğunuzu bulmanın bir yolu da bir Yaşam Amacı Antrenörü ile birlikte çalışmaktır.

2. Pozisyonunuzu ve size özel mesajınızı netleştirin 


Tamam. Dünyada bir iz bırakmak istiyorsanız, o izin doğruluğundan emin olmalısınız. Ona değer katmalısınız. Nasıl tanınacaksınız? Mesajınız ne? Başkalarının yaşamlarına hangi değeri katmak istiyorsunuz ve bu değeri nasıl katacaksınız? Resim ya da müzik yeteneğinizi, yönetici ya da liderlik becerilerinizi, toplum önünde konuşma ya da yazma kabiliyetinizi mi kullanacaksınız? Hangi yetenek ve becerilere sahip olursanız olun, birileri için bir değer ifade etmesi gerekiyor. Ayrıca, mesajınızın kime odaklandığını netleştirmek de size yardımcı olabilir. Yalnızca erkekler ya da kadınlar mı olacak? Ya da belli bir yaş ya da meslek grubuna mı hitap edecek? Bunu niş alanınız ya da hedef kitleniz olarak düşünebilirsiniz. Sakın endişelenmeyin; birden fazla niş alanınız olmaması için hiçbir sebep yok.

3. Kendinizi maksimum görünürlük için paketleyin 

İş kartınız, broşürünüz ya da Web siteniz var mı? Paketleme derken kastettiğim bu. Sokağa çıkmak ve tüm varlığınızla hedef kitlenin karşısında olmak kolay iş değil. Öyleyse, paketiniz, gerçekte kim olduğunuzu, çekici ve otantik bir tarzla ortaya koymalı. Ayrıca, size özel mesajı da açıkça iletmeli. Kendi Web sitenizi kurun. İşte bu kadar.

4. Kendinizi ve mesajınızı dünyaya iletin 

En azından, hedef kitlenize iletin. Kim olduğunuzu biliyorsunuz. Mesajınızı biliyorsunuz. Çekici ve otantik bir biçimde paketlendiniz. Dışarıya çıkıp bir şeyler yapma zamanı geldi. Bunu nasıl yaparsınız? Bu noktada pek çok seçenek var: Kendi Web sitenizi kurabilirsiniz. Hedef kitlenizdeki gruplarla ağ oluşturabilirsiniz. Yazmayı seviyorsanız (aslında sevmiyorsanız dahi) İnternet’teki yayınlar ya da dergiler için kısa makaleler yazabilirsiniz. Kendi basılı bülteninizi yayımlayabilirsiniz. Yerel bir kitabevinin “açık mikrofon” gecesine katılabilirsiniz. Uzmanlık alanınız hakkında kısa konuşmalar yapmayı teklif edebilirsiniz. Kendi alanınızda yarım günlük seminerler düzenleyebilirsiniz. Günümüzün yüksek teknoloji ortamında kendinizi ve mesajınızı iletmek için pek çok yol bulunuyor. Yalnızca sevdiğiniz bir ya da iki yöntemi seçin ve keyfine varın.

5. Yaşamınızda dağınıklığa izin vermeyin 

Kurtulmak istediğiniz bir dağınıklık var mı? Dağınıklık, çeşitli biçimlerde olabilir: Zehir saçan ya da kurumaya yüz tutmuş ilişkiler. Artık eğlenceli olmayan işler. Yaşam alanınızdaki gerçek fiziksel dağınıklık. Sürekli ortaya çıkan, halledilememiş durumlar. Temel olarak, enerjinizi tüketen her şey, minimum düzeye indirilmesi ya da tamamen yok edilmesi gereken yasal bir hedeftir. Thomas Leonard, bu dağınıklığa “hoşgörüler” der. Bunlar, yaşamda hoşgörüyle karşılamayı öğrendiğiniz şeylerdir. Dağınıklık ve hoşgörüler ile ilgili sorun, dünyada bir iz bırakmak gibi, yaşamınızın daha önemli alanlarındaki enerjiyi yok etmesidir. Bunların ortadan kalkması gerekir.

İşte oldu. Dünyada iz bırakmaya hazırsanız, bu 5 ana stratejiyi yaşamınıza dahil etmek iyi bir başlangıç olabilir. Umarım, yakın gelecekte hakkınızda bir şeyler okuyor olurum! 

Nasıl zengin olunur?

En önemli varlığınıza yatırım yapmaya başlayın: Aklınıza
1- Doktorluk, avukatlık, ekonomistlik, bankacılık vb. gibi size avantaj ve güvenli bir ekonomik pozisyon sağlayacak, yüksek maaşlı meslek dallarından birinde eğitim alın.
2- Bileşik faiz ve yatırım stratejileri gibi ekonominin temel bileşenlerini öğrenin.
3- Sezgici olun.
4- Bütün hayatınız boyunca kendinizi geliştirin. Profesyonel becerilerinizi, liderlik becerilerinizi, finansal becerilerinizi, sosyal becerilerinizi ve genel hayat becerilerinizi arttırın. Kendinizi değerli yapmanız zengin olma şansınızı artırır.
5- Vizyon oluşturun. Neden varlıklı olmalısınız? Buna bağlı olarak amaçlarınızı belirleyin. Amaçlarınızı belirlemezseniz ve amaçlarınıza odaklanmazsanız yükselemezsiniz.
6- Sağlıklı olun.  Sağlıktan büyük zenginlik yoktur diye bir söz vardır. Zenginleşmeye çalışırken sağlıklı kalmanız oldukça önemlidir. Sağlıklı olursanız sıkı çalışabilirsiniz, kazancınızı arttırabilirisiniz ve aynı zamanda ömrünüzü uzatabilirsiniz. Diğer taraftan sağlık masraflarınızı da azaltabilirisiniz.

Yatırım

1- En kısa sürede küçük yatırımlar yapmayı öğrenin. Yatırım yapmak için yeterli paranızın olmasını beklemeyin. Erkenden küçük yatırımlar yapmaya başlarsanız ve düzenli olarak ilaveler yaparsanız sonunda büyük bir hesabınız olacaktır.
2- Akıllıca yatırımlar yapın.
3- Neye yatırım yaptığınızı bilmiyorsanız küçük yatırımlar yapın yâda hiç yapmayın. İndeksli yatırım fonları gibi basit olanlardan başlayın. Münferit hisse senetlerine göre inişleri ve çıkışları daha azdır.  Ayrıca varınızı yoğunuzu riske atmak zorunda kalmazsınız.
4- Güvenliğiniz için mümkün olduğunca borca girmemeye çalışın. Eviniz kendinize ait olursa işinize veya borsaya daha çok yatırım yapabilirsiniz. Kredilerle sadece düşük riskli yatırımlarınızı hızlandırın.
5- Şimdi başlamak hiç başlamamaktan daha iyidir. Bileşik faizlerin gücü kimseyi zengin yapmaya yetmez.

Kendi işinizi kurun

1- Disiplinli bir insansanız, işiniz için zaman ve para ayırabilecekseniz işçi olmak yerine işveren olun.  Bir işletmenin nasıl yönetilmesi gerektiğiyle ilgili her şeyi öğrenmeye çalışın. Kurslara katılın. Deneyimli bir işletme sahibinden tavsiyeler alın. Ancak dikkatli olun. İşletmelerin çoğu özellikle de ilk yıllarında iflas eder. Sizde ciddi bir borca girebilir ve kazanç elde edemeyebilirsiniz. Yardım alın!
Tek başınıza olmak zorunda değilsiniz. Aracılık yapan kişilerin karı cebe indirmesini ve oluşturduğunuz itibari zedelemesini engellemek için dürüst ve güvenilir olan biriyle anlaşarak verimli bir şekilde çalışabilirsiniz.
2- Milyonerlerin çoğu girişimcidir. Bu büyük bir risktir ancak zengin olmanın en mantıklı yoludur. Çok az insan diğer yollarla zengin olur. Diğer yollarla demek rock şarkıcısı olarak veya piyango kazanarak zengin olmak anlamına gelir. Size bir yerden yüklü miktarda miras kalmadıysa yapmanız gereken tek şey kendi işinizi kurmak olacaktır.
3- Kendi işinize yarı zamanlı olarak başlayabilirsiniz. Örneğin gayrimenkul, haciz satışı, satın alma, evlerin yenilenmesi ve satılması gibi işler insanların yatırım yapmadan para kazandıkları işlerdir.

Akıllı olun

1- Bütçeleme, kredi ve borçlar hakkında bilgi sahibi olun. Kredi kartı sisteminin nasıl işlediğini öğrenin.
2- Aylık olarak bankanıza belli miktar para yatırın. 10 TL, 20 TL , 30 TL güzeldir ancak 100 TL daha iyidir. Yaşlandığınız zaman emekliliğinizde kolaylaşır.
3- Sezgilerinizi dinleyin ve akıntıya karşı gelmekten korkmayın. Birileri size sizi zengin edecek yüzde yüz garantili bir fırsat bulduğunu söylerse buna sakın inanmayın çünkü yüzde yüz kendilerini zengin edecek bir fikirleri vardır. Durun ve düşünün, dışarıda milyonlarca fırsat var. Arka plandaki bütün gürültüleri susturun ve bu fırsatları bulmaya çalışın çünkü gerçek dünyada kimse bu fırsatları sizin için bulmaz.

Paranızı koruyun

İnsanlar para kazanmaya çalışırken karşılarına beklenmedik problemler çıkar. Siz de kendinizi bu problemlere karşı korumaya çalışın. ( ortaya çıkmadan önce ) Mali sorumluluk sigortası yaptırın ve varlıklarınızı ne şekilde korumanız gerektiğini öğrenmek için bir avukata danışın.
1- Kendinize “Olabilecek en kötü şey nedir?” diye sorun. Çoğu zaman, potansiyel sorunlara gereğinden fazla önem veririz. Belli bir miktar enerjiye sahibiz; öyleyse bunu, endişelenerek harcamak YERİNE sıra dışı ilişkiler yaratmak, kariyerimizi ilerletmek ve hedeflerimize ulaşmak için kullanalım. Kontrol edebildiğiniz şeyler konusunda harekete geçin; kontrol edemedikleriniz içinse riski en aza indirin. Daha sonra, enerjinizi akıllıca kullanın.
2- Bir şeyi ilk kez yaparken, onu geçmişte de yaptığınızı hayal edin. Gözlerinizi kapayın; daha sonra gerçekten de ilk kez yapacağınız şeyde olağanüstü başarı gösterdiğinizi gözlerinizin önüne getirin. Zihin, canlıymışçasına hayal edilen bir şey ile gerçek bir şey arasındaki farkı bilmez. Beş duyunuzu da kullanarak hayalinizi canlı kılın.
3- Bu alanda kendine güveni tam olan birilerini bulun ve onları örnek alın. Özgüven sahibi olmak istediğiniz konudaki davranışlarını, tutumlarını, değerlerini ve inançlarını olabildiğince kendinize model alın. Bunu nasıl yapabilirsiniz? Erişim şansınız varsa, onlarla konuşun. Erişim imkanınız yoksa, elinizden geldiğince yolunuzu onlarla buluşturmaya çalışın. Bu, o kişileri tanıyan insanlarla konuşmak ve/ya da varsa ürünlerini satın almak şeklinde olabilir.
4- “Sanki” çatısını kullanın. Bu düşünce şeklini çok severim. Özgüveniniz olsaydı, nasıl davranırdınız? Nasıl hareket ederdiniz? Nasıl konuşurdunuz? Ne düşünürdünüz? Kendinize içinizden ne derdiniz? Kendinize bu soruları sorduğunuzda, yanıt vermek için mecburen özgüven duymanız gereken bir ruh haline sürüklenirsiniz. Böylece, “sanki” özgüven sahibiymişsiniz gibi davranırsınız. Şimdi, yeterince uzun zamandır böyle davrandığınızı unutun; kısa süre sonra, bunu bir alışkanlık haline getireceksiniz.
5- Geleceğe gidin ve karşı karşıya kaldığınız durumun o kadar da önemli olup olmadığını sorun. Bu, biraz anormal olabilir; ama acayip işe yarar. Kendinizi, ölüm yatağınızda, geride kalan yaşamınızı düşünürken hayal edin. Arkadaşlarınız ve aileniz, çevrenizi sarmış. Yaşamınızı gözden geçiriyorsunuz. Şu anda karşı karşıya olduğunuz durum, o gün hatırlanacak mı? Büyük olasılıkla hayır. Olan biteni uygun bir perspektifte tutmak, korkuyu gerçekten azaltır.
6- Asla yararlanmayı düşünmediğiniz fırsatlar yüzünden zararlı çıktığınızı unutmayın. İstediğinizi elde etmek için, onu istediğinizi söyleyin. Ne istersem isteyeyim, yeterince kişiye danışırsam, onu elde edebileceğime tüm kalbimle inanıyorum. Bunun mutlaka doğru olması gerekmiyor; ama yararlı bir inanç. Hedeflerinizi ve ulaşmak için çabaladığınız şeyi düşündüğünüzde, dışarıda herkesin sadece bir kez sormanızla size yardım etmeyi isteyeceklerine inanmak, sizin açınızdan ne kadar etkili olurdu? “Gerçek dünya”da bunun doğru ya da yanlış olması fark etmez. Bu inancın güç verdiğine kanaat getirdiyseniz, size aitmiş gibi benimsemenizi öneririm.
7- İçinizde sürekli dırdır eden ve olumsuz konuşan sesi etkisiz hale getirin. Olumsuz iç ses, herkesi durdurabilir. Bu iç sesi etkisiz kılmak için, bir ses ayarı olduğunu hayal edin ve sesi kısın. Ya da iç sesi Mickey Mouse’a çevirmeye ne dersiniz? Düşünün, Mickey Mouse sizi eleştiriyor olsaydı onu ciddiye alır mıydınız? Sesi bir palyaço sesine çevirin. Önemli olan, sesin size dırdır etme biçimini değiştirerek onu etkisiz kılmaktır. Kendi sesimin dırdır ettiğini duyarsam, bu beni durdurur. Palyaço sesi duyarsam, gülerim ve yoluma devam ederim.
eğer herkes çıldırmış seni suçlarken
sen başını dik tutabilirsen
eğer herkes senden kuşkulanırken
sen kendine güvenebilirsen
ama bu kuşkulara da hoşgörülü davranırsan
eğer bekleyebilir ve beklemekten bıkmazsan
veya hakkında yalan söylenirken
sen yalan söylemezsen
ya da senden nefret edilirken
sen nefret etmezsen
ve yine de insanlara tepeden bakmaz
çokbilmişlik taslamazsan

eğer düş kurabilir
ve düşlerinin tutsağı olmazsan
eğer düşünebilir
ve düşünceleri ihtirasın haline getirmezsen

eğer hem zaferi hem de felaketi göğüsleyebilir
ve bu iki sahtekara da eşit davranabilirsen

eğer söylediğin gerçeklerin
üçkağıtçılar tarafından
aptalları tuzağa düşürmek için çarpıtıldığını
duymaya dayanabilirsen
ya da yaşamını adadığın eserler yıkıldığında
işe koyulup yıpranmış araç gereçlerinle
onları yeniden yaratabilirsen

bütün kazanımlarını bir yere toplasan
ve hepsini bir yazı turayla riske atabilsen
ve kaybettiğinde yeniden baştan başlayabilsen
ve kayıpların hakkında tek bir söz etmesen
eğer yüreğini, beynini ve kaslarını
bütün yıpranmışlıklarından sonra bile
yeniden dönüş için zoryalabiliyorsan
ve içinde, onlara "dayan" diyen
iradenden başka hiçbir şey kalmamışken
dayanabiliyorsan

eğer erdemlerini koruyarak kalabalıklarla konuşabiliyorsan
ya da insanlığını unutmadan krallarla birlikte yürüyebiliyorsan
eğer ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitebiliyorsa
eğer herkes sana güvenebiliyor ama yapamayacağın şeyleri beklemiyorsa
eğer sen acımasızca geçen her dakikanın her saniyesini
bir uzun mesafe koşucusu gibi hakkını vererek yaşayabiliyorsan
işte o zaman dünya ve içindeki her şey senindir
ve daha da önemlisi
sen artık adam olmuşsundur oğlum..

Rudyard Kipling


1. Geçti-Gitti Tekniği: Bilinçaltına kaydettiğimiz bir dileğin çok kısa bir sürede olup biteceğini düşünme esaslı bir tekniktir. Örneğin, çok üşüyorsunuz; bedeninizi gevşetin ve o an bilinçaltında var olan sıcak bir günün sizde yarattığı mutluluğu ‘hayal edin’; kısa bir süre sonra üşüme hissinizin azaldığını göreceksiniz.
2. Görselleştirme Tekniği: “Hayal etme” tekniğinden farkı, olmasını istediğiniz şeyi canlıymış, gerçekmiş gibi zihin gözüyle bakıp görmektir. Bilinçaltına attığımız sayısız varlığın zihnimizde bir resmi vardır; bunu tasarladığımızda; en önemlisi tasarladığımıza inanıp sadık kaldığımızda o varlığı gerçekten görürüz. Örneğin; şu an uzakta olan özlediğiniz birini gözlerinizi kapatıp anımsayın, gülüşünü, yüzünü, davranışlarını, giysilerini… tasarlayın; bir süre sonra onu yanınızdaymış gibi hissedecek ve özleminizi hafifleteceksiniz.
3. Zihinde Sahneleme Tekniği: “Öyleymiş gibi hayal ederim ve öyle olur” diye özetlenebilir. “Görselleştirme” tekniğinin de kullanıldığı bu teknikte kişi, özellikle bir dizi olayı tüm ayrıntılarıyla tasarlayıp gerçekmiş gibi adım adım yaşar. Bunları da aynen gerçek yaşamda uygular. Yüksek atlama yapan atletlerde dikkat etmişsinizdir ya da golf oynayanlarda. Atlama yapmadan önce dakikalarca engelin önünde beklerler, kaç adım atacaklarını, kaçıncı adımdan sonra hangi tarafa yükseleceklerini, ayaklarının çıtaya değmemesi için hangi açıyla bellerini kıvıracaklarını vs. vs. gerçekteki gibi yaşarlar, hayal ederler. Ve bu tasarımı aynen gerçekleştirirler. Aynı şekilde sevgilisine ilanı aşk yapacak heyecanlı bir genç de her sözünü, her bakışını, her hareketini içselleştirir; ayrıntıların provasını yapar ve sonra olayı uygulamaya koyulur. Sonuç genellikle memnuniyet vericidir.  “Oh her şey düşündüğüm gibi oldu!” sözleri dökülür böyle anlarda dudaklarından.
4. Bauloin Tekniği: Olmasını istediğiniz dileğinizin üzerinde yoğunlaşıp zihnin bu dileği benimsemesi için net ve özet birkaç cümlenin ninni gibi defalarca tekrar edilmesidir. Sınav kaygısı yüksek biri, katılacağı sınavdan önce: “Deneme sınavlarında başarılı oldum; asıl sınavda daha da başarılı olacağım.” Benzeri cümleleri içtenlikle sürekli tekrarlarsa sınav kaygısının törpülendiğini, özgüveninin arttığını kendisi de gözlemleyecektir. Bu durum bilinçaltının pozitif etkisinden başka bir şey değildir.
5. Uyuma Tekniği: Kişinin, bir uyku hali yaratıp olmasını istediği şeyi yavaş yavaş 5-10 dakika içinde tekrar tekrar söylemesine dayanan bir tekniktir. Bu tekniğin en önemli yanı, otohipnoza yakın bir bedensel konumda, bilinçaltımızın aydınlatıcı ışığında başvurup ilgili dileğin gerçekleşeceğini tekrarladığımız cümlelerle kendimize inandırmaktır. Zaten uykuda ya da uyku halindeyken dinlenen müziklerin, duyulan seslerin zihinde daha kalıcı oldukları da bilinen bir gerçektir.
6. Olumla Tekniği: Bir şeyi çok istiyorsunuz; ama koşullar dileğinizi adeta yok etmek üzere oluşmuş. Böyle bir olumsuz durumda daima sonucun olumlu olacağını düşünmek, bilinçaltımızdaki başarısızlık deneyimlerimizi karartıp diplere atmak için pozitif düşünmek her zaman iyi sonuç verir. Önemli olan, bu yöntemi Polyanacılık düzeyine çıkarmamaktır. Bu tehlikeyi savuşturarak bilinçaltımızı olumlama tekniği ile her durumda lehimize kullanabiliriz. Örneğin; sürekli şanssız biri olduğunu söyleyen negatif düşünceli insanlar vardır. Garip olan da her türlü olumsuzluk onları bulur. Bu çarkı tersine işletirse olumlama tekniğinin yaşamına ne denli büyüyerek yansıdığını görecektir.
Görüldüğü gibi yöntem(ler)iniz ne olursa olsun, amacımız aynıdır: Bilinçaltımızın başarı, mutluluk, huzur ve güven labirentlerine ulaşıp bu labirentleri her gün geçtiğimiz aydınlık yollara dönüştürelim. “Nasıl düşünürsen öyle olur.” Sözünü anımsayarak hoş, adil ve güzel şeylere duyulan bir düşünme alışkanlığı edinmeye çalışalım. Bilinçaltımızın, düşüncelerimizin yapısını şekillendirdiğini, düşüncelerimizin de yaşamımızı kurguladığını asla unutmayalım
Çatışma Çözme Stratejileri

Bireysel değerlerde, geçmiş yaşantılarda, inanışlarda ve algılarda farklılıkların doğal bir sonucu olarak anlaşmazlıklar ve uzlaşmazlıklar kaçınılmaz bir olgudur. Çatışmanın sonucunun olumlu ya da olumsuz olması çatışmanın nasıl yönetildiğine bağlıdır. Çatışma sonucunda küskünlüklerin, kırgınlıkların oluşması, ilişkilerin bozulması ve iş veriminin düşmesi iyi yönetilmeyen çatışmaların sonucudur.

Farklı kişiler çatışma yönetiminde farklı stratejiler kullanırlar. Genellikle çocukluk yıllarında öğrenilen bu stratejilerin otomatik bir biçimde işlediği görülür. İnsanlar çoğu zaman bir çatışma durumunda nasıl davrandıklarının farkında değillerdir. Şu anda kullanılan çatışma çözme stratejileri çocukluk dönemlerinde öğrenildiğine göre, şu anda da yeni ve daha etkili çatışma çözme stratejileri öğrenilebilir.

Johnson ve Johnson’a göre (1994) bir çatışma durumunda, insanların ulaşmak ya da gerçekleştirmek istedikleri iki şey vardır. Bunlardan biri, aynı zamanda kişilerarası çatışmaya da neden olan, bireyin kendi amaçlarını gerçekleştirme isteğidir. Diğeri ise, çatışmaya girilen kişi ya da kişilerle olan ilişkilere verilen önem ya da ilişkileri devam ettirme isteğidir. Her iki isteğin de, “çok önemli”den “hiç önemli değil”e kadar uzanan bir doğrunun değişik noktalarına düştüğü söylenebilir. Başka bir deyişle, çatışmaya yol açan amaç birey açısından ne ölçüde önemlidir? Çatışmaya girdiği kişi ile olan ilişkileri ne ölçüde önemlidir? Bu iki faktöre bağlı olarak insanlar birbirinden farklı çatışma çözme stratejileri benimseyebilirler.

Kişiler arası çatışmaların toplumsal hayatın dışına çıkarılmasının dünyanın ekseni etrafında dönmesinin engellenmesi gibi bir şey olduğunu, ne yaparsak yapalım mutlaka kişiler arası çatışmaları yaşayacağımızı belirtilmektedir. Benzer biçimde yazarlar çatışmaların ve anlaşmazlıkların kişilerin önemsedikleri amaçları ve hedefleri olduğu zaman yaşandığını vurgulamaktadır. Çatışmalar birer problem değildir, aksine çözümün bir parçasıdır. Kişiler arası çatışmalar yapıcı ve barışçıl olarak yönetilebildiğinde sağlıklı ve değerlidirler ve okulda sosyal yaşamı canlandırılar. Kişiler arası çatışmaların ve anlaşmazlıkların yokluğu ise, hedeflerin ve amaçların olmadığı aynı zamanda önemsenen ilişkilerin ve değerlerin olmadığı olumsuz durumlar olarak belirtilmektedir.

Kişinin sosyal gerçekliği algılamak için kullandığı “entelektüel lens” aynı zamanda gerçekliğin ne ve nasıl olduğunu da belirlemektedir. Kişiler arası çatışmalar negatif bir lensle görüldüğünde algısı farklı, pozitif bir lens ile görüldüğünde ise algısı daha farklıdır. Bu nedenle kişiler arası çatışmalara nasıl bakıldığını algılamak için nasıl bir “lens” kullanıldığı çok önemlidir. Kişiler arası çatışmalara pozitif bir lensle bakıldığında, görülen özelliklere örnek olarak şunlar söylenebilmektedir (Johnson ve Johnson (1996, d):

Kişiler arası çatışmalar ve anlaşmazlıklar bizim kim olduğumuzu ve değerlerimizin ne olduğunu tanımlar. Çatışmalar yoluyla kimliklerimizi geliştiriririz.
Çatışmalar nasıl bir değişime gereksinim duyduğumuzu ortaya çıkarır. Çatışmalar çalışmayan olumsuz davranışları ortaya çıkarır.
Kişiler arası çatışmalar, diğer insanların kim olduklarını ve değerlerinin neler olduğunu anlamanıza yardımcı olur. Çatışmalar arkadaşlarımızın ve dostlarımızın kimliklerini belirginleştirir.
Çatışmalar, ortak problemlerimizi çözme konusunda bizlere enerji verir ve motive eder.
Ortak sorunlarımızı çözebilmeye yönelik güvenimizi arttırarak ilişkilerimizi güçlendirir.
Sıklıkla rahatsızlık yaşamamıza neden olan, kızgınlık, anksiyete, güvensizlik ve üzüntü gibi olumsuz duyguların ifade edilmesini ve açığa çıkmasını sağlar.
Değerlerimizin ne olduğunu belirler, adandığımız önemsediğimiz konuları belirginleştirir, netleştirir.
Yaşamımıza neşe, heyecan ve eğlence katar. Çatışma içinde olma sıkılmış duygularımızı azaltarak, yeni hedefler belirlememize katkıda bulunur. Çatışmalar olmasaydı yaşam inanılmayacak kadar sıkıcı olurdu.
İnsanların amaçlarına ve ilişkilerine ne ölçüde önem verdiklerine bağlı olarak başvurabilecekleri beş farklı çatışma çözme stratejisi tanımlanmıştır (Johnson ve Johnson, 1994). Her biri bir hayvanla simgelenen bu beş farklı çatışma çözme stratejisi gösterilmiştir.

Kaplumbağa (Kaçınma)
Kaplumbağalar çatışmadan kaçınmak için geri çekilirler. Çatışma yaratan sorunlardan ve kişilerden uzak dururlar. Çatışmaları çözmeye uğraşmanın boş bir çaba olduğuna inanırlar. Çaresizlik hissederler. Çatışmayla yüz yüze gelmektense, fiziksel ya da psikolojik olarak geri çekilmenin daha kolay olduğuna (kabuğuna çekilmek gerektiğine) inanır.

Girişkenlik içermemekle birlikte karşı tarafla işbirliği yapmayı içeren bu stratejiyi kullanan bir kişi, ne kendi çıkarlarında ne de diğer kişinin çıkarlarında ısrarcı olmaz. Çatışmanın üzerine gitmez, çatışmayı geçiştirir, erteler ya da geri çekilir.

Kaplumbağa stratejisini şu durumlarda kullanmak uygun olabilir:

Elde edilecek ödüller çok yüksek değilse ve kaybedeceğiniz bir şey yoksa (bu sizin için sadece bir deneyim olacaksa).
Çatışmayı ele alacak zamanınız yoksa,
Ortam uygun değilse (“şimdi yeri ve zamanı değil” diyorsanız).
Daha önemli sorunların baskısını hissediyorsanız,
Çıkarlarınızın gözetileceğine dair hiçbir umut ışığı göremiyorsanız,
Çok öfkeli bir kişiyle karşı karşıya iseniz,
Tam olarak hazır değilseniz, bilgi edinmeye ve düşünmeye ihtiyaç duyuyorsanız,
Duygusal olarak çok fazla yüklüyseniz ve çevrenizdeki diğer kişiler çatışmayı daha başarılı bir biçimde çözebileceklerse.
Oyuncak ayı (Uyma)

Oyuncak ayılar için ilişki çok önemli, amaç pek önemli değildir. Oyuncak ayılar başkaları tarafından kabul edilmeyi ve sevilmeyi isterler. İnsanların ilişkilere zarar vermeksizin tartışamayacaklarını, bir tatsızlık çıkmasın diye çatışmadan kaçınılması gerektiğini düşünürler. Çatışma devam ederse, birilerinin kalbinin kırılacağından ve ilişkilerin zarar göreceğinden ya da bozulacağından korkarlar. İlişkilerini sürdürebilmek için kendi amaçlarından vazgeçerler. Oyuncak ayı sanki “amaçlarımdan vazgeçiyorum ve istediğin şeyi yapmana izin veriyorum; yeter ki beni sev” der gibidir. İlişkilerin bozulmaması için çatışmayı yatıştırmaya çalışırlar.

Ne girişkenlik ne de işbirliği yapmayı içermeyen bu strateji, güç kullanmanın tam zıddıdır. Uyma stratejisi izlendiğinde, bir birey diğer kişinin çıkarlarını tatmin etmek için kendi çıkarlarını ihmal eder. Bu stratejide bireyin kendi haklarından özveride bulunması söz konusudur.

Oyuncak ayı stratejisini şu durumlarda kullanmak uygun olabilir:

Sorun sizin için çok önemli değil, ama diğer kişi için çok önemliyse,
Üzüleceğinizi ya da çok yıpranacağınızı hissettiğinizde,
“Kazanamayacağınızı bildiğiniz” sürekli bir rekabet halinde olmak sizin için zararlı olacaksa,
Mevcut uyumu (dengeleri) korumak çok önemliyse (“Şimdi zamanı değil” diyorsanız).
Köpekbalığı (Güç kullanma, rekabete girme)

Köpek balıkları kendi çözüm önerilerini kabul etmesi için, çatıştığı kişiyi zorlar ve karşısındaki kişi üzerinde güç kullanmayı dener. Kendi amaçları çok önemli, ilişkileri ise önemsizdir. Ne pahasına olursa olsun amaçlarına ulaşmayı isterler. Başkalarının ihtiyaçlarıyla ilgilenmezler. Başkalarının kendisini sevmesi veya kabul etmesi onlar için önemli değildir. Çatışmayı, bir kişinin kazanması, diğer kişinin kaybetmesi olarak görürler. Elbette kazanan taraf olmayı isterler. Kazanmak, köpek balıklarına başarı ve kendini beğenme duygusu verir. Kaybetmek ise zayıflık, yetersizlik ve başarısızlık duygusu verir. Gözdağı vererek, güç kullanarak, çeşitli girişimlerle karşısındaki kişiyi ezmeye çalışarak kazanmaya çalışırlar.

Girişkenlik içermekle birlikte işbirliğine dayanmayan bu stratejiyi kullanan bir kişi, diğer kişinin zararına da olsa kendi çıkarlarında ısrar eder.Güç kullanma ya da rekabet stratejisini şu durumlarda kullanmak uygun olabilir:

Kesinlikle haklı olduğunuzu bildiğinizde,
Kısa süre içerisinde karar vermeniz gerektiğinde,
Muhaliflerini ezen bir kişi ile karşılaştığınızda.
Tilki (Uzlaşma)

Tilkiler hem kendi amaçlarına hem de ilişkilerine orta derecede önem verirler. Tilkiler uzlaşma ararlar. Kendi amaçlarının bir kısmından vazgeçerler ve çatıştıkları kişiyi de amaçlarının bir kısmından vazgeçmeye ikna ederler. Her iki tarafın da bir şeyler kazanacağı bir çözüm yolu ararlar. Böyle bir çözüm bulmak için kendi amaçlarından bir parça fedakârlık yapmaya razı olurlar.

Orta derecede girişimcilik ve işbirliği içeren bu stratejiyi kullanan bir kişinin amacı, her iki tarafı da kısmen tatmin eden, karşılıklı olarak kabul edilebilir, uygun bazı çözümler bulmaktır. Bu strateji, uyma ile rekabetçiliğin ortasında bir yere düşer.

Tilki stratejisini şu durumlarda kullanmak uygun olabilir:

Amaçlar orta derecede önemliyse ve daha girişken stratejileri kullanmaya değmezse,
Eşit statüdeki kişiler çatışmaya taraf olmuşlarsa,
Karmaşık bir sorun için geçici bir çözüme ulaşmak gerekiyorsa,
Önemli bir sorun için uygun çözümlere ulaşılmak isteniyorsa,
Rekabet ya da işbirliği stratejilerinin sonuç vermediği durumlarda
Baykuş (Yüzleşme, işbirliği yapma)

Baykuşlar hem amaçlarına hem de ilişkilerine çok önem verirler. Çatışmaları, çözülmesi gereken sorunlar olarak görürler ve hem kendilerinin hem de diğer kişinin amaçlarına ulaşabileceği bir çözüm ararlar. Çatışmaları, taraflar arasındaki gerilimi azaltarak ilişkileri geliştirici bir araç olarak görürler. Her iki tarafı da tatmin edecek çözümler arayarak ilişkiyi sürdürürler. Böyle bir çözüm yolu bulunmadıkça da tatmin olmazlar. Dahası, taraflar arasındaki gerginlikler ve olumsuz duygular da ortadan kalkmadıkça tatmin olmazlar.

Hem girişkenlik hem de işbirliği içeren bu strateji, kaçınmanın tam zıddıdır. İşbirliği, her iki tarafın da çıkarlarını tam olarak karşılayan bazı çözümler bulmak için diğer kişiyle birlikte çalışma çabasını içerir. Bu strateji, iki bireyin de çatışmanın altında yatan çıkarlarını tanımayı ve her iki tarafın da çıkarlarını gözeten bir seçenek bulmayı içerir.

Baykuş stratejisini şu durumlarda kullanmak uygun olabilir:

Başkasının yaşamı söz konusu olduğunda,
Bütün sorumluluğu siz üstlenmek istemediğinizde,
Arada büyük bir güven duygusu varsa,
Diğer kişiden taahhüt elde etmek istediğinizde,
Kin, husumet, vb. gibi yoğun duygularla uğraşmanız gerektiğinde,
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, her stratejinin kullanılabileceği durum farklıdır. Hiç kimse her çatışma durumunda aynı stratejiyi kullanmak istemez. Kaldı ki bu iyi bir yöntem de değildir. Örneğin, gerçek yaşamda bir defaya mahsus olmak üzere etkileşime girdiğimiz ve çatışmaya düştüğümüz kişilerle olan çatışmayı çözmek için (örneğin hiç tanımadığınız ve belki de bir daha hiç karşılaşmayacağınız bir kişiden bir araba satın alırken) güç kullanma stratejisine başvurabilirsiniz. Ama her gün birlikte olduğunuz, örneğin aynı işyerinde çalıştığınız bir kişiyle çatışmaya girdiğinizde bu stratejiyi kullanmamanız gerekebilir. Buna rağmen farklı kişiler farklı farklı stratejileri daha sık kullanabilirler. Bir anne baba olarak eşinizle ve özellikle çocuklarınızla ilişkilerinizde ortaya çıkan çatışmaları çözmek için en çok hangi stratejiyi kullandığınızı kendinize sorabilirsiniz.

Yukarıda açıklanan çatışma çözme stratejileri arasında sadece baykuş ile simgelenen yüzleşme ve işbirliği stratejisi ile her iki tarafın da kazançlı çıkacağı çözümler bulunabilir. Diğer stratejiler kullanıldığında taraflardan en azından biri kaybeder, diğeri kazanır ya da her ikisi de kaybeder. O halde ailede çocuklara özellikle işbirliğine yönelik çatışma çözme yönteminin ve bu yöntemin gerektirdiği becerilerin öğretilmesi gerekmektedir
Kişisel finans ve para yönetimi ile ilgili her şeyin özetini bu yazıda
bulacaksınız. Kişisel finans ve para yönetimi dendiğinde birçoğumuzun aklı
karışıyor. Finans mı? Para yönetimi mi? İlk akla gelenler finansal tablolar,
hesap cetvelleri, muhasebe, finansal kurumlar, yüzde hesapları vb. Böyle
düşünenlerimiz haksız da sayılmazlar, ancak bütün bu bilimsel gerçekliğin
altında yatan temel ilkeler çok basit. Kişisel finans ve para yönetimi bu
ilkelerin toplamından ibaret.

Öyleyse temel ilkeleri bildiğimizde, benim parasal zekâ diye adlandırdığım bu bilimsel gerçeklikleri de kavramış oluruz. Parasal zekânın temel ilkelerini anlamak için finans bilmemize gerek yok, ama kişisel finans ve para yönetimini anlamak için bu ilkeleri bilmemiz gerekiyor. Parasal zekânın sadece bu temel ilkelerini bile biliyor olsanız finansal hedeflerinize ulaşmanız ve zenginliğinizi artırmanız çok daha kolay olacaktır.

1. Risk-Getiri Beklentisi - Yatırımcılar Enflasyonun Üzerinde Getiri
Elde Etmeyecekleri Risklere Girmezler:

Hepimizin az ya da çok birikimi vardır. Birikim yaparak tüketimlerimizin bir kısmını erteleriz ve böylece satın alım gücümüzü artırarak şu an alabileceklerimizden daha fazlasını alabilmeyi umarız. Bunun daha önemli bir sebebi ise paramızı kullanmak isteyen devletin, şirketlerin ya da kişilerin bunun karşılığında bize yine para ödemeleri diğer bir deyişle satın alma gücümüzü artırmayı vaat etmeleridir. Enflasyon ise paramızın satın alım gücünü düşürdüğü için enflasyonun üzerinde getiri elde edeceğimizi umduğumuz yatırım araçlarına paramızı yatırırız.

2.Paranın Zaman Değeri – Bugün Alınan 1 Türk Lirası Gelecekte
Alacağımız 1 Türk Lirası’ndan Daha Değerlidir:

Para elimizde olduğu müddetçe değer kazanabilen bir araç olduğuna göre bugünkü bir lira gelecekteki bir liradan çok daha değerlidir. Bu ilkeyi bilmek bize iki tür avantaj sağlar:

Birincisi, bu ilkeyi bildiğimizde yatırımların zaman içinde nasıl büyüdüğünü
anlarız. Ikincisi, farklı zamanlarda paramızın değerini karşılaştırmamızı
sağlar. Bu ilke zenginlik yaratmak ve onu korumak için çok önemlidir.
Taksitle otomobil satın aldığımızda bugünün parasını harcıyor ve gelecekte
de ödemeye devam ediyoruz.

Buna karşın emekliliğimiz için birikim yaptığımızda gelecekte harcamak üzere tasarruf ediyoruz. Her iki durumda da paranın zaman değeri ilkesi geçerli. Isterseniz yatırım olduğunu sanarak taksitle otomobil satın alır, bugünün lirasını harcar ve aynı liranın gelecekteki değeri üzerinden ödeme yaparsınız ve kendinizi bitmek bilmeyen bir borcun içinde bulursunuz. Taksitleriniz ve faiz oranlarınız sabit mi?

Anlıyorum, peki benzin giderleri, aracınızın bakım masrafları ve amortismanı
da sabit mi?! Ya da bugünün lirasını emeklilik için tasarruf eder ve
gelecekteki liranın değeri üzerinden muhtemelen taksitle aldığınız o
arabadan peşin olarak iki tane alabilecek kadar nakitle harcama yaparsınız.

3.Farklılaştırma Riski Azaltır:

Yatırım konusunda belki de en çok söylenen sözdür, “yumurtaları farklı sepete koyun”. Böylece yatırım yaptığımız araçlardan biri düşerken diğeri yükselir ve kazanamazsak da en azından kaybetmeyiz ve paramızın değerini korumuş oluruz. Borsa gibi riski yüksek bir yatırımımız varsa bunun yanında sabit getirili menkul kıymetlere (tahvil, bono, mevduat faizi, yatırım fonu vb.) de yatırım yapmamız buna örnek olarak verilebilir.

4.Yüksek Getirili Yatırım Araçlarını Bulmak Zordur:

Biri size çok yüksek kazanç imkanı olan bir fırsattan söz ediyorsa iki kere düşünmenizi tavsiye ederim. Kişisel olarak diyebilirim ki, madem çok yüksek getirili bir yatırım aracı buldum, bunu niye sizinle paylaşayım? Kaybedilecek zaman yoktur, yatırımlarıma yön verip bu çok yüksek getirili araçtan maksimum
faydayı sağlamam gerekir.

Kaldı ki ne kadar çok kişi bu fırsattan haberdar olursa getirisi de o kadar düşecektir. Bu durumda gazetelerde, dergilerde okuduğumuz yatırım fırsatlarına ne kadar itibar etmeliyiz? Eğer bir yatırım fırsatını benden başka 20 milyon kişi daha biliyorsa o yatırımın piyasanın üzerinde getiri sağlaması düşünülemez. Çünkü insanlar başkalarının bilmediklerini bildikleri için para kazanırlar.

Ben proje çizmeyi bilmediğim için inşaat mühendisine evimin projesini çizdiriyorum, bilseydim kendim çizerdim. Bilgisayarım bozulduğunda tamir etmeyi bilmediğim için teknik servise götürüyorum, bilseydim götürmezdim. Dünyanın en zengin adamı olan Warren Buffet’ın hayatı boyunca hiç tüyo almamış olması bir şans olabilir mi sizce?

5.Vergiler Önyargılı Karar Vermemize Sebep Olur:

Yatırımlarımızın geri dönüşünde verginin önemli bir rolü vardır. Çünkü bizim elimize geçen net tutar vergiler çıkarıldıktan sonra kalandır. Bu yüzden amacımız vergilerimizi en düşük seviyeye indirmek değil, vergi sonrası kazancımızı en yüksek seviyeye çıkarmak olmalıdır.

6.Likidite Önemlidir: Finansal planlama yaparken birlikte çalıştığımız
kurum ya da kuruluşlara uzun vadeli yatırımlar yapmalarını öneririz. Ancak
kısa vadeli ihtiyati tasarruf tedbirlerini de almak gereklidir. Çünkü
hayatımızda her an hastalık, ölüm, işten çıkarılma, sakatlık gibi
beklenmedik bir durumla karşılaşabiliriz.

Böyle bir durumla karşılaştığımızda eğer hemen nakde dönüştürülebilen bir yatırımımız yoksa (likit fon, döviz, nakit tasarruf vb.) iki seçeneğimiz vardır:

Birincisi evimizi, arabamızı ya da sahip olduğumuz başka bir ekonomik değeri acilen elden çıkarmak ki bu durumda normal de satabileceğimizin ortalama %25-30 daha altında bir fiyata vermek zorunda kalırız.

Ikincisi borç ya da kredi almak ki bu da bizi uzun yıllar ödemek zorunda kalacağımız bir yükümlülük altına sokar. Oysa likit olmamız bizi bu iki tehlikeden koruyacağı gibi elimizde yatırıma dönüştürebilecek bir para olduğu için fırsatlara daha açık olmamızı ve yakaladığımızda değerlendirip piyasanın üstünde getiri elde etmemizi sağlar. Likidite ile ilgili önemli bir nokta da şu ki, sadece cebinizdeki para sizindir. Borç verdiğiniz para geri dönmeyebilir, ev alırsınız deprem olabilir, hisse senedine yatırım yaparsınız düşebilir…

Ama nakit her zaman nakittir ve kesinlikle sadık bir köledir, her zaman, her
şeyiyle sizindir.

7.Plansız Hiçbir Şey Olmaz: Birçoğumuz hafta sonu katılacağımız
kokteylde ne giyeceğimizi Finansal geleceğimizi düşündüğümüzden daha çok
düşünürüz! Sebebini merak ediyor musunuz? Çok basit, çünkü harcamak
tasarruf etmekten daha kolaydır. Çünkü harcarken düşünmenize gerek yoktur,
ama tasarruf ederken düşünmek zorundasınız. Çocuğunuzun okul taksitlerini ya
da faturalarınızı ödemek finansal planlama yapmak değildir. Bu yüzden basit
de olsa finansal bir plan yapıp hemen bilinçli olarak gelirimizin belirli
bir kısmını birikime ayırmamız gerekiyor.

8.En Iyi Korunma Bilgidir:

Finansal konularla uğraşmaktan kurtulmanın en kolay yolu güvendiğiniz bir yakınınızın ya da dostunuzun tavsiyelerine göre hareket etmektir. Basın-yayın organlarının tavsiyelerine göre yatırımlarımıza yön vermek de kolaydır. İyi bilinmesi gereken husus bir sigortacıya giderseniz size sigorta tavsiye edecek olması, bir emlak danışmanına giderseniz emlak yatırımı yapmanızı isteyeceğidir.

Bu durumda en iyi strateji az da olsa finansal bilgilerle kendimizi don atmaktır. Bu konuda Türkiye’de bir eşi daha olmayan tek eğitim ve sertifika programı "Parasal Zekâ"dır (www.parasalzeka.com ).

9.Kendinizi ve Sevdiklerinizi Finansal Risklere Karşı Korumanın En
Garantili Yolu - Sigorta:

Birçoğumuz sigorta satın almaz ancak birçoğumuza sigorta satılır! Sigortanın doğru poliçeler seçildiğinde ne kadar kıymetli bir birikim ve güvence yöntemi olduğu defalarca ispatlanmıştır. Sigorta konusunda en doğru seçim başımıza geldiğinde kendimizi güvence altına alamayacağımız risklerin bulunduğu en düşük prim içeren poliçeyi seçmektir.

10.Önce Kendinize Ödeme Yapın:

Kendi finansal durumumuzu birinci öncelik haline getirmek mantık olarak doğrudur ancak gerçek hayatta az kullanılan bir yöntemdir. Bunun sebebi sevdiğimiz ya da ihtiyacımız olan şeyleri aldıktan sonra elimizde kalanı biriktirmeye çalışmamızdır, çünkü nedense gelirimizden bağımsız olarak onu bitirmeye yetecek kadar çok giderimiz olur. Öyleyse bunun tam tersini yapmak doğru olan stratejidir, elimize geçenin bir kısmını tasarruf edip kalanı ile giderlerimizi karşılamak…

Bütün bu ilkeler paraya ve onu kullanım şeklimize yön verir. Bu ilkelere
sadık kalarak paramıza ve finansal geleceğimize yön verdiğimizde kendimiz
için bir zenginlik oluşturmuş ve finansal hedeflerimize daha kısa zamanda
erişmiş oluruz.
ZİHİN GÜCÜYLE ZENGİN OLMAK ...

Zengin olmak mı istiyorsunuz? Tamam! Öyleyse, zihinsel sürecinizin hayali değerini belirlemek için, basit bir zihinsel monopoly oyunu oynayalım.

Diyelim ki sahip olduğunuz her düşünce için bir dolar kazanıyor ya da kaybediyorsunuz. Dakika başına bir düşünceniz olduğunu farz edersek, bu durumda her saat, potansiyel olarak 60 dolar kazandırabilir ya da kaybettirebilir.

Her başarılı 16 saatlik gün, bu hesaba göre, 960 dolarlık potansiyel kazanç demektir. Ama öte yandan, Unut gitsin, asla başaramam türü tek bir olumsuz düşünce, dört saati çöpe atarak zihinsel bilançonuzda 240 dolarlık kayba neden olabilir.

Şimdi, tek bir düşüncenin bile zengin olmak isteyen kişi açısından ne kadar önemli olabileceğini görebiliyor musunuz?

Düşüncenin Gücü

Yaşamınız, aklınızdan geçen düşüncelerin sonucu değildir. Aslında, düşünceleriniz yaşamınızı yaratır.

Peki bu nasıl olabilir?

Diyelim, işinize son verildi. Bu gelişmeye neden olan zayıf ekonomiyi sizin yaratmadığınız ortada. Ama, buna nasıl tepki vereceğinizi kontrol etmek tamamen elinizde.

Moralinizin çok bozulduğunu ve pes ettiğinizi düşünelim. Tepkiniz, yaşamınızda hiç şüphesiz olumsuz bir gerçeklik yaratacaktır.

Oysa bunun yerine, ipin ucunu bırakmayıp yeni bir iş aramaya ne dersiniz? Bu durumda, aynı gelişmeye tepki olarak tümüyle farklı bir gerçeklik yaratmış olacaksınız.

Yaşam, öylesine başımıza gelmez. Olup bitenlere verdiğimiz tepki, kişisel gerçekliğimizi oluşturur! Bunu bir an düşünün. Gerçekten de kendi yaşamınızı yaratmaktan sorumlusunuz.

Düşüncenin Akışı

Pek çok insan, kendi aktif düşünce sürecine çok az dikkat ederek ya da hiç dikkat etmeden yaşamını sürdürür. Bu kişiler, zihinlerinin nasıl çalıştığından büyük ölçüde habersizdirler. Zihnin neye dikkat ettiğini, neden korktuğunu, kendine ne dediğini ve neyi göz ardı ediverdiğini bilmezler.

Genel olarak yemek yer, uyur, çalışır, oyun oynar, güler, endişelenir, umut eder, planlar, sever, nefret eder, yemek pişirir, araba kullanır ve çalışırız. Bunların hepsini nasıl ya da ne düşündüğümüzü pek dikkate almadan yaparız.

Bu, her zaman kötü bir şey değildir.

Neredeyse her bir hareket ya da davranışımız üzerinde kafa yorsaydık, beynimizi önemsiz kararlarla aşırı yüklerdik.

Ama, yoğun ve odaklı bir biçimde dikkat etmemiz gereken bir başka düşünce düzeyi daha vardır: yaşam gerçekliğimizi yaratan düşünceler!

Düşünce Akışının Odağı

Başarılı insanların başarıya odaklı düşünce akışları vardır. Zengin insanların zenginliğe odaklı düşünce akışları vardır. Güçlü liderlerin liderliğe odaklı düşünce akışları vardır.

Şimdikinden daha zengin bir yaşam mı sürmek istiyorsunuz? Öyleyse, zenginliğe odaklı bir düşünce akışı geliştirmeniz ve bunu tüm saflığıyla korumanız gerekir.

Bunu söylemek kolay diye düşünebilirsiniz. Başarılı olduğunuzda, başarıyı düşünmek kolay ya da zengin olduğunuzda zenginliği düşünmek kolay. Ama ben ne zenginliğin ne de başarının kıyısından geçiyorum! Yaşam şartlarım, gelişme kaydetmemi engelliyor.

Pek öyle sayılmaz! Herhangi birimizi başarılı olmaktan alıkoyan tek bir şey vardır: düşüncelerimiz.

Düşünceleriniz, sizi bugün olduğunuz yere getirdi; daha olumlu ve güçlü bir şeyle yer değiştirmedikçe de sizi o noktada tutacak!

Ama, arzuladığınız yaşam biçimini yaratmak üzere zihninizi yönlendirmeyi öğrenebilirsiniz.

Tek gerçek ihtiyaç, harekete geçmenizdir! Bir şeyin değişmesini dilemekle yetinmenin hiçbir etkisi yoktur! Harekete geçmez; düşüncelerinizin odak ve içeriğini değiştirmezseniz, olduğunuz yerde sayarsınız.

Bir Gerçeklik Değişimi Yaratmak

Daha fazla zenginlik istediğinizi farz edersek, başlangıç noktanız, zenginliğe odaklı somut bir düşünce akışı oluşturmaktır.

Mevcut düşüncelerinizi gözden geçirerek işe başlayın!

Finansal açıdan bolluk içinde olmak istiyor, ama sürekli olarak parasızlığınızı düşünüyorsanız, düşünce akışınızı bolluk çubuğunun yanlış ucuna odaklıyorsunuz. Bilinçaltınızın verdiği içsel mesajları dikkate almanız gerekir.

Dikkat edememek, bilinçaltınızı kontrol altında tutar. Daha sonra bilinçaltınız, bugün sahip olduğunuz gerçekliği yaratan düşüncelerin aynısını güçlendirmeye devam edecektir.

Kendinizi zengin hissetmeye odaklanın. Zihninizdeki yoksunluk düşüncelerini kaale almayın. Bunları hemen zenginlik düşünceleriyle değiştirin!

Bu çok basit mi görünüyor? Doğru, bunu yapmak için özel becerilere, zekaya ya da yeteneğe ihtiyaç yok. Gereken tek şey, düşüncelerinizi kontrol altına almaya kararlı olmak. Bu kadar!

Geçmişteki ya da şimdiki durumunuzun ne olduğu ya da hedeflerinize ulaşma konusunda ne kadar sık başarısız olduğunuz hiç önemli değil; yalnızca aklınızdan geçen düşüncelere dikkat ederek yaşam koşullarınızı değiştirebilirsiniz.

Deneyin ve kendi gerçeğinizin nasıl değiştiğini görün!

Yaşam biçiminiz, bir ayna gibi, düşünce şeklinizin tıpatıp aynını yansıtır. Zenginlik bilinci öyle gerçekleşivermez. Onu siz yaratırsınız. Ya da yaşamın önünüze attığı kırıntıları kabullenmeye devam edersiniz.

Düşünce şeklinizi değiştirin; böylece yaşamınızı da değiştireceksiniz.
Girişimcilere Başucu Listesi

1. Girişimde bulunacağınız iş kolunu, sektörü hatta ilişkisel sektörleri doğru analiz edin.

2. Pazarı doğru tanımlayın, araştırma derneklerinden haberiniz olsun ve bilgiyi kullanın.

3. İş planını doğru yapın, kaynakları iyi yönetin, entelektüel sermaye nedir merak edin.

4. İş ortaklıkları, birleşmeler, satın almalar ve stratejik işbirliklerinden haberiniz olsun.

5. Kendinize güvenin ama sınırlanırınızı da bilin, eksiklerinizi (kişisel/mesleki) geliştirin.

6. Krizler, fırsatlar, niş pazarlar ve alt segmentlerden nasıl yararlanacağınızı bilin.

7. Kimseyi kopyalamayın, gerektiğinde Benchmarking ve Franchising’den yararlanın

8. Tercihen özgün olun, fark yaratın ama dikkat bu müşterinin istediği yönde olsun.

9. Ürün ve hizmetinizi müşteri talebine göre kişiselleştirebilin, hatta talep yaratın.

10. Her türlü talep ve şikayeti doğru yönetin, lehinize çevirin ve rakiplerinizi geçin.

11. Teknolojiyi kullanın, olabilirse siz üretin, sadece web sayfası düzeyinde kalmayın.

12. İlk akla gelen marka olmak için yatırım yapın, gerekiyorsa kişisel marka olun.

13. Reklamdan öte pr yapmaya çalışın, olabilirse işinize mizah ve eğlenceyi katın.

14. Pazarlamayı 4P düzeyinde değil çağdaş pazarlama yöntemleri ile yapın,

15. “CRM-Müşteri ilişkileri Yönetimi” nedir haberiniz olsun ve doğru kullanın.

16. Küreselleşmeden haberdar olun, yerel davranmanın ama akıllı davranmayı unutmayın.

17. Toplumsal ve demografik değişiklileri iyi takip edin, yararlanın.

18. Rekabet avantajınızı fiyata sınırlamayın çünkü kaybedersiniz, maliyetleri yönetin.

19. Rakiplerinize göre üstünlük yaratmaya çalışın, mümkünse onlar da müşteriniz olsun.

20. İşletme stratejiniz doğru ve dinamik, şirket politikalarınız müşteriye yönelik olsun.

21. Küçülme “Downsizing” kadar “rightsizing” nedir bilin, büyürken dikkat edin.

22. Gerektiğinde “küçülürken büyümek” olarak ifade edilen Networking’den yararlanın.

23. Değişimi takip edin, uyum sağlayıp yararlanın, “Hayal Mühendisliği” nedir araştırın.

24. Eğitime açık olun, yetkileri kendinizde toplamayın, sorumlulukla birlikte yetki verin.

25. Gelecek planınızda, kararlarda ortak, yönetici ve müşterilerden fikir, destek alın.

26. Finansman modeliniz doğru olsun ve finans kaynaklarınızı, nakit akışınızı iyi yönetin.

27. Anlaşmaları yazılı yapın, kurumsal ilişkiler önde olsun, salt güven değil.

28. Kriz döneminde hemen küçülmeyin, küçük tasarruflar çalışanları olumsuz etkileyebilir.

29. Kaynak, kredi temini için bankalar, risk sermayesi kurumları ve yatırımcılar kadar KOSGEB gibi kurumların desteklerinden haberdar olun.

30. Başarıya odaklan, problemleri çöz, şikayet etme ama yararlan ve zamanı iyi yönetin.

Girişimciliğe yaklaşımınız sizi başarı veya başarısızlığa götürecektir. “Teşebbüslerin başarılı olması için çetin şartlara göğüs germek gereklidir” M. Kemal Atatürk.
GİRİŞİMCİNİN PRENSİPLERİ

Stratejik İletişim ve Kariyer Danışmanı Duygu Eren bu hafta girişimcinin 10 prensibini yazdı.

1) Kendine İyi Bak: Bu, bir girişimci için en önemli ve ilk madde çünkü girişimci olmazsa işte olmayacaktır. Girişimcinin en önemli öğesi kendisidir ve bu yüzden kendine iyi bakmalı ve sağlığına dikkat etmelidir. Başarılı girişimlere baktığımızda, girişimcinin işin başında olmadığı durumlarda orta ve uzun vadede girişimlerin başarısızlıkla sonuçlandığı görülmüştür.

2) Takım Ruhu: İlk maddenin zararını hafifletecek tek etken iyi bir ekip oluşturmaktır. Patron mantığına dayalı girişimler bir süre sonra, fire vermeye başlar. Bir kişi her şeye yetişemez. İşler delege edilmeli ve bir takım ruhu oluşturulmalıdır. O takımdaki herkes işi sahiplenmeli
ve var gücüyle çalışmalıdır. Girişimci bir süre sonra orkestra şefi gibi hareket ederse, o iş başarıya ulaşır.

3) Değer Ver: Beraber çalıştığınız insanlar sizin hayallerinizi gerçekleştirirken, o işi en az sizin yapabileceğiniz kadar iyi yapmak zorundadır. İnsanları işe alırken her konunun gerçekten uzmanını seçtiğinize emin olun. İşleri idareten yapabilecek kişileri değil yetenekleri
olan kişilere yoğunlaşın. Sizin de, alıştığınız arkadaşlarınızı motive etmeniz gerekir. Herkesaynı inançla ilerlerse başarıya ulaşabilirsiniz.

4) İşini Sevmiyorsan, Yapma: Hayalinizi gerçekleştirdiniz ve her geçen gün başarıya koşan bir işiniz oldu, ancak artık bu iş size eskisi kadar zevk vermiyor ve kendinizi mutlu hissetmiyorsunuz. Bu durumda o işi satın, devredin veya başkalarına bırakın. Girişimciler içinde, seri girişimciler farklı nedenlerle de olsa bu şekilde hareket eder. Heyecanını ve motivasyonunu yitirmiş bir girişimcinin şirketi uzun süre ayakta kalmayacaktır.

5) Hatalardan Ders Al: Girişimci risk alan kişidir. Ancak, her zaman alınan bu riskler başarıyla sonuçlanmaz. Önemli olan denemek, düşmek ve daha hızlı ayağa kalkabilmeyi öğrenmektir. Yapılan hatalardan dersler çıkarmak ve bunları tekrarlamamaktır. Yaşanan başarısızlıklar, girişimciyi antremanlı kılar bu şekilde yeni fikirler üretmek üzerine arayışlara girilir. Böyle bir durumda vazgeçmemek ve kararlı olmak önemlidir.

6) Başarını Objektif Olarak Ölç: Girişiminizin başında kendi kişisel değer yargılarınıza göre başarı ölçütü koyun. Bu kimi insan için para kazanmak, kimisi için kendi hayalini gerçekleştirmek hatta kimi insan için sadece eğlenmek bile olabilir. Sizin kendi başarı ölçütünüz ne? Bunu nasıl ve neye göre ölçüyorsunuz? Bu sorulara verdiğiniz cevaplar girişiminizin niteliğini belirleyecektir.

7) Sürdürülebilir Ol: Girişimcinin amacı, sürdürülebilir bir iş kurmak olmalıdır. Şirketin değeri bununla doğru orantılıdır. Çok başarılı ve kar eden bir şirkete sahip olabilirsiniz. Ancak, birkaç müşteriyle çalışıyorsanız, geliriniz ekonomik dalgalanmalara bağlıysa, alma potansiyeliniz olan yeni işler size daha fazla eleman istihdamı gibi konularda maliyetlerinizi arttırıyorsa, büyümeyi durdurmak zorunda kalırsınız.

8) Parkinson Yasasını Hatırla: Parkinson yasası ’Bir iş her zaman kendisine ayrılan sürenin hepsini kapsayacak şekilde uzar’ der. Bu girişimler için ve bütün işletmeler için zamanını doğru kullanmasını gerektiğini hatırlatır. Zamanı iyi kullanmak illa uykusuz geceler, ofiste uzayan saatler demek değildir. Burada, o işe bitirilmesi için verilen hedef sürenin gerçekçi olması gerekmektedir. Gereğinden çok vakit harcamak, sadece vakit kaybıdır.

9) Üç Aşama: Her kurulan yeni girişimin üç aşaması vardır: Gelir öncesi, kar öncesi ve büyüme. Şirketlerini ilk gelirini elde etmesi bazen beklendiğinden daha uzun sürebilir. Kara geçmek bundan da uzun sürebilir, gittikçe büyümek ise zorlaşabilir. Bu aşamalar için hazırlıklı olun. Önünüzü görün ve ona göre hareket edin.

10) Peter Prensibi: Peter Prensibi şöyle der: ’Bir hiyerarşide her çalışan, kendi yeteneksizlik düzeyine erişme eğilimindedir. Herkes yetenekleri doğrultusunda yükselir ve o noktaya ulaşıp orada kalırlar. Çalışanlarınızın bu noktaya geldiği yerde sizin ne yaptığınız çok önemlidir. İşletme körlüğüne düşmek hem çalışan hem girişimci için kötü sonuçlar doğuracaktır. Bu noktada çalışanların verimlerini iyi değerlendirmek ve bu değişimi iyi yönetmek gerekmektedir.

HEVESLİ OLMA, GİRİŞİMCİ OL

"Neyi yapabiliyorsan yada yapabileceğini hayal ediyorsan başla, cesarette deha, güç ve büyü vardır."

Goethe, bu sözleri söylediğinde, Türkiye’deki girişimciliği ve boyutlarını bilmediğine eminim, ancak nüfusunun %51’i, 28 yaş altında olan bir ülke için girişimcilik mottosu olsa, Goethe’nin bu sözleri olurdu.

Girişimcilik, bir fikirle başlar ancak uygulanabilir olması ve gerçeğe dönüşmesi için olmazsa olmazları vardır. Girişimci, değiştirme isteği olan, öncü, risk alan, yaratıcı, ezber bozan ve bağımsız kişidir, ancak iş planı yoksa çıkış noktası bulamıyorsa, yeterli donanıma sahip değilse girişimci sadece "hevesli" olarak kalmaya mahkûmdur.

Girişimciyi girişimci yapacak olan, yol haritasına bir göz atalım:

1. İş fikriniz sadece hayal mi?: İş fikri gerçeğe dönüşürken karşılaşılan sorunlardan biri bazı fikirlerin projede çok iyi, hayata geçirilirken ve uygulanırken problemlerle karşılaşılacak olması, hatta uygulanır olmamasıdır. İş fikrinin olabilirliliğinin denenmesi gerekir. Steve Jobs’un dediği gibi bir proje ortaya çıkardığınızda ilk başta hatalar yapabilirsiniz önemli olan hatalarınızı savunmak yerine bir an önce düzeltmeye çalışın. İş fikrinizi tüm detaylarıyla zayıf ve güçlü yönleriyle değerlendirmeye alın.

2: Siz hazırsınız, peki ya pazar size hazır mı?: İş fikriniz, girişime dönüşürken pazarı ve pazardaki rakipleri ve ürünleri çok iyi analiz etmeniz gerekir. Pazar mı yeni yoksa hali hazırdaki pazar için ürününüz mü ilk, pazardaki rakipler kimler ve özellikleri neler ve en önemli soru pazara girmeniz için doğru zaman mı? Bu soruların cevaplarını iyice araştırıp, öyle hareket edin.

3. Kumar oynama, iş planı yap: Girişimci, risk alandır, ancak alınacak riskler sonucunda elde edilecek değerlerle ölçülür. İş planı size başlangıç için fikir verip önünüzü görmenizi sağlar, Zaman içinde sürpriz etkileme ve gelişmelerle düzenlenip, revize edilir. İş planında işletme yapınızın oluşturulması çok önemlidir, her zaman yenilenip, üzerinde oynanacağı için bu plana daima ihtiyacınız olacaktır.

4. Bilgisizsiniz veya bilgi sizsiniz: Hayata geçirilecek iş fikrinin uzmanı olmanız çok önemlidir. Her konuda uzman olamazsınız. Bunun için ekibinizde bilgi birikimi yüksek insanlar olmalıdır. Örneğin, online satış işi kuracaksanız önceden bu sektörde çalışan kişileri ekibinize katın. Bunlar dışında mali ve hukuki konularda belli başlı kanun ve kurallarla ilgili bilginiz olsun. Çünkü bu tür konulardaki eksikliklerin cezai yaptırımları olacaktır.

5. Üretim, pazarlama, satış: Girişimci ve iş hayatındaki herkes için altın üçlüdür. Bu üç konudan birine hakim olmak sizin için faydalı olacaktır. İş fikrinizi hayata geçirirken hakim olmadığınız alanlarda sektörünüzle ilgili daha fazla bilgi edinmeniz gerekir. Unutmayın, pazardaki rakipleriniz bu konuda sizden daha tecrübeliler.

6. Para, para, para: Napolyon böyle demiş ama biz finansman diyoruz ve şirketiniz için kontrolü sağlamanız gereken en önemli kısımlardan biri finansal gereksinimlerinizle ilgili doğru öngörülere sahip olmanızdır. Masraf ve giderlerinizi iyi hesaplayın. Elinizdeki sermayeyi en etkili şekilde, uzun vadede nasıl kullanacağınızı düşünün. Önceliklerinizi düşünün, ihtiyaçlarınız doğrultusunda hareket edin ve her zaman kötü senaryo için b hatta c planınız olsun.

7. Girişimci mi, hevesli mi?: İkisi arasında elbette büyük farklar var, ancak orta ve uzun vadedeki amaçlar, alınan aksiyonlar ve odaklanma sizin bunlardan hangisine ait olduğunuzu belirler. Girişimci büyük resme bakar, gerçekçidir. Pazardaki yeniliklere bakar, ekonomik koşulları iyi algılar ve değişimlere ayak uydurur.

8. Eskilerden farklı ol, farklı olmazsan eski olursun: Girişimciliğiniz, anlam katmalı, fark yaratmalı ve motivasyonu hep yüksek tutmalıdır. Girişimcinin yaptığı en büyük hatalardan biri sadece para kazanmaya odaklı olmasıdır. Yarattığınız anlam ve fark size maddi dönüşüm sağlayacaktır. Bu yüzden rakamlara odaklanmayın.

9. Ortaklık: Ortaklık evlilik gibidir denir. Doğru kişiyi bulmak kadar doğru kişi olmakta önem taşır. Ortaklık kurmadan önce ortağınızı iyi tanımanız, karşılıklı nasıl bir sinerji yaratacağınızı anlamanız gerekir. Kurduğunuz ortaklık orta vadede size gidişatıyla ilgili öngörü verecektir. Bu öngörülere göre hareket edilip her iki taraf için de uygun olmayan ortaklıkların, uzun zaman geçmeden feshedilmesi, mantıklı olacaktır.

10. Nereden başlasam? Çıkış ve başlangıç: Fikirler iş planına dönüşmüş, sermaye hazır, ekip kurulmuşken nereden başlayacağınız ve pazara giriş yapacağınız çok önemlidir. Nerede ve ne zaman aksiyon alacağınızı bilmek için konumlandırma yapmanız gerekir. Konumlandırma iki şekilde olmalıdır: 1) Uzun vadede sizin için değer katacak potansiyel yaratıcılar ve müşteri; 2) Paydaş, tedarikçilerinizden oluşan hali ve hazırda iletişimde olduğunuz çevreniz.
GİRİŞİMCİNİN PSİKOLOJİSİ

"Bir düşünce ekersin, bir eylem biçersin.
Bir eylem ekersin, alışkanlık biçersin.
Bir alışkanlık ekersin, karakter biçersin.
Bir karakter ekersin, kaderini biçersin."

Bu cümleleri ilk kez Robin Sharma’nın Ferrarisini Satan Bilge kitabında okumuştum. Daha sonraları bu sözleri girişimciliğin ruhu ve psikolojisiyle çok bağdaştırdım. Dünyayı girişimciler kurdu ve onlar düzeni devam ettiriyor. Girişimcilerin sahip olması gereken kişilik özelliklerini daha önce yazmıştım. Bu özelliklere sahip insanların bazı ortak psikolojilere de sahip olduğunu gözlemledim. Hepimiz bazen biraz mutsuz, karamsar, düşük motivasyonlu, bezgin olabiliriz. Ancak, başarılı girişimcilere baktığımızda, psikolojilerini her şart ve durumda olumlu tutabilen kişilerin varlıklarını sürdürdüğünü gözlemledim. Diğer önemli faktörse şartlara uyum sağlayabilmek. Dünya değişiyor ve dünya bize uyum sağlamayacak, biz ancak dünyaya uyum sağlarsak başarılı olacağız. Girişimciler genel olarak nasıl bir psikolojik ruh halinde şimdi bir göz atalım:

1- Üşenmek, Ertelemek, Vazgeçmek: Hepimizin psikolojisinde var olan "üşenmek, ertelemek, vazgeçmek’ denen Bermuda şeytan üçgeni zaman zaman bizi ele geçirir. Hiç fark etmediğimiz şekilde uyuşur ve zehirleniriz. Üşendiğimiz için yapmamız gereken şeyleri sürekli erteleriz. Üşengeçlik zaman için bir ruh haline dönüşür, kişiyi rahatlığa iter. Ertelediğimiz şeyler, bizim için yanımızdan geçip giden fırsatlarda olabilir. Nihai gelinen sonuç bütün amaçlarımızdan sapmak ve vazgeçmek olacaktır. Girişimcinin kaçınması gereken, kendini kısırdöngüye sokan bu üçlüdür.

2- "Reddedilmeye olan dayanıklılığı sadece reddedildikçe kazanırsınız. Girişimciyseniz deriniz hızla kalınlaşır." James R. Cook’un bu sözü girişimcinin reddedilmeyle ilgili korku dolu psikolojisini çok güzel özetler. Girişimcinin yapısında biraz "ısrarcılık" olmalıdır. Hedeflerimize ulaşmak için çevremizdeki insanların yardımına ihtiyaç duyarız. Her yardım isteği veya herhangi başka bir talep her zaman olumlu karşılanmayacaktır. İnsan psikolojisinde reddedildikçe geri çekilme refleksi vardır. Karşınızdakini bunaltmayacak şekilde, kendinizi hatırlatmanız ve az miktarda ısrarcı olmanız gerekir.

3- İkna Etmek: Girişimci olmaya niyetlenen herkesin sahip olması gereken en önemli becerilerden biri ikna kabiliyetidir. Girişimci, iş fikrini eyleme dönüştürürken, kendine inandırmak için ailesini ve çevresini ikna etmek zorundadır. Sonrasında fikrine finansal destek için yatırımcıyı, ilerleyen zamanlarda ürününü satın alması için müşteri ikna etmelidir. İkna etme süreci, girişimcinin hiç peşini bırakmaz. İknanın gücü tutarlılıktan geçer. Eğer, iş planınız ve yaptıklarınız tutarlıysa, karşınızdakini ikna etmekte zorlanmazsınız.

4- Ortamı Koklayan Girişimci: Başarılı girişimcilerin kişisel özellikleri ve psikolojik durumu açısından benim en çok gözlemlediğim ve önem verdiğim özelliklerden biri, girişimcinin sezgi yeteneğine sahip olmasıdır. Girişimci, piyasanın gidişatını, toplumun sosyolojik eğilimlerini ve yeni trendleri sezer. Ortamı iyi gözlemler ve buna göre ihtiyaçları belirleyip, iş fikrini geliştirir ve hayata geçirir. Günümüzde artık trendleri takip edenler değil, yeni eğilimleri yaratanlar başarılı olmaktadır.

5- "Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil": Konfüçyüs’ün, bu sözü günümüz girişimcilerinin psikolojilerini yüksek motivasyonda tutmaları için akıllarında bulundurmaları gereken bir sözdür. Başarılı girişimcinin psikolojisi "yol açmaya" güdümlüdür. İstediğimiz koşulları bulamazsak, yaratmalıyız. Problemler ve stres hepimizin iş hayatında sık sık karşılaştığı ve canımızı sıkan olaylardandır. Başarılı girişimci, sorunun değil, çözümün parçası olmaya odaklanır. Oysaki bizler, hayatımızın büyük kısmını, zayıf yönlerimizi kuvvetlendirmeye harcayarak geçiririz. Gerçekte, güçlü yönlerimizi daha da güçlendirmek bizi daha ileri götürür.

6- İdmanlı Psikoloji: Bu psikolojik literatürde kullanılan bir terminoloji değildir. Benim kişisel gözlemlerimle bulduğum bir tür. Etrafınızda nadiren gördüğünüz insan tipleri vardır. Genelde çok kötü şeylerle karşılaşmış, başarsızlıklar yaşamışlardır, ancak başlarına gelen her şeyi soğukkanlılık ve olgunlukla karşılayıp düştüklerinden daha hızlı ayağa kalkma cesaretine ve motivasyonuna sahiptirler. Yollarına devam ederler. Ben bu tarz insanların idmanlı psikolojilere sahip olduklarına inanıyorum. Defalarca zorluk ve başarısızlıkla karşılaşsalar bile hiç yılmayarak sonunda hedeflerine ulaşırlar.

7- Pozitif Psikoloji: Arkadaşlarınız ve çevrenizdekilerle konuşurken işler nasıl gidiyor dediğinizde cevaplar hep aynıdır: İyi, kötü, fena değil, uğraşıyoruz, aynı, bildiğin gibi. Diyaloglar bu şekilde geçer. Bu durum yabancılarda çok farklıdır. İşler nasıl gidiyor diye sorduğunuzda, harika, mükemmel, çok iyi gibi cevaplar alırsınız. Belki işleri gerçekte iyi gitmiyordur ancak psikolojiyi pozitif tutmak ve etrafa da o elektriği yaymak önemlidir.

8- Yalnızlık Psikolojisi: Girişimci, biraz yalnız olan kişidir. İlk girişime başladığında sorumluluğu ve riski göze almıştır. Keith Ferrazi’nin Asla Yalnız Yeme (Never Eat Alone) kitabında iletişimin gücünden bahseder. Yalnızlık, doğru iletişimle aşılır. İletişimin gücü, yalnızlık psikolojisiyle de baş edebilmeyi beraberinde getirir. Diğer taraftan bu networking içinde önemlidir. Girişimciler çevresinden ve karşılaştığı yeni kişilerden destek alarak ilerlerler. Başarılı girişimciler aynı zamanda iyi networkerlardır.

9- Saplantılı Psikoloji: Hepimiz geçmişe takılıp kalabiliriz. Geçmişteki olayların ve insanların bugünümüze engel olmasına izin verirsek, kendi geleceğimizi de riske atmış oluruz. Başarılı girişimcilere baktığımızda yaşadığı olaylardan dersini alan ve yoluna devam eden kişilerin ilerlediğini görürüz. Girişimcinin ilerlemesindeki en önemli faktörlerden biri motivasyonunu yüksek tutması, negatif durumlara saplanıp kalmaması, kendini ve ekibini doğru yönlendirmesidir.

10- Duygusal Zekâ: Girişimciler ve herkes için en önemli maddeyi sona sakladım. Farkında olmasak ta kararlarımızı etkileyen, bize yön veren şey duygusal zekâmızdır. Duygularımızla çatışmak bize enerji ve zaman kaybettirir. Duygusal zekâlarını iyi yönetenler, güçlü psikolojilere sahip kişilerdir. Duygular kişiye özgü olduğu için herkesi birbirinden farklı kılar. Başarılı girişimciler, sosyal becerilere sahip olma, empati yapma, motive etme gibi yeteneklerini en iyi şekilde kullananlardır.

Hayattaki "şans faktörü", hem girişimciler için hem de herkes için söyleyebileceğim 11. maddem. Şans, doğru hazırlığa sahip olan insanlara vurur. Ancak, bazen ne yaparsanız yapın sizin için kırmızı ışıklar yanarken, başkalarının hayatında yeşil ışıklar çoğunluktadır. Herkes başarısızlığa uğrar veya düşer ama kimisi dört ayağının üzerine düşer. Ben bunun formülünü elimden gelenin en iyisini yapmak, gerisini akışına bırakmak ve evrendeki iyi enerjilere inanmakla buldum.
Warren Buffet

• Kural 1: Hiçbir zaman para kaybetmeyin.

• Kural 2: Birinci kuralı hiçbir zaman unutmayın.

• Yanlış şeyler yapmadığınız müddetçe, az sayıda doğru şey de yapsanız başarılı olursunuz.

• Her zaman kendinizden daha iyilerle takılın.

• Zengin olacağımdan hep emin oldum. Bundan bir dakika bile şüphe etmedim.

• Borsadan alım yaparken hep şunu düşündüm: Borsayı yarın kapatacaklar ve beş yıl sonra açacaklar.

• Satış gücünüze güvenmeyin. Satın alma gücünüze güvenin. Öyle iyi bir fiyata satın alm ki, satarken az bir beceriyle bile para kazanıyor olun.

Steve Jobs

• İnovasyon, lider ile onu takip eden arasındaki farktır.

• Zamanınız sınırlıdır. Bu yüzden başkalarının hayatını yaşayarak zamanınızı israf etmeyin.

• Sadece müşterinin ne istediğini sorup, ona göre bir şeyler üretemezsiniz. Böyle yaparsanız, müşteri bu sefer başka bir şey isteyecektir.

• Öleceğinizi düşündüğünüzde kaybedecek bir şeyiniz olmadığım anlarsınız. Bu da kalbinizin sesini dinlemek için yeterlidir.

Bili Gates:

• En mutsuz müşterileriniz en iyi eğitmenlerinizdir.

• Beklentiler ve varsayımlar, insanlar onlara inandıkları an gerçek olurlar.

Mark Zuckerberg

• Basit işler yaparak başlarsanız, çok gelişme gösterirsiniz.

• Bitirilmiş iş, mükemmel olarak ileride yapılacak işten çok daha iyidir.

• Kural: Hizmet üretmek için para harcamıyoruz. Para kazanmak için hizmet üretiyoruz.

Henry Ford

• Yapabileceğinizi düşündüğünüzde de, yapamayacağınızı düşündüğünüzde de haklısınız!

• Bir dolar karşılığında ne kadar çok şey verebileceğini düşünen bir insan, bir dolar karşılığına ne kadar az şey verebileceğini hesaplayan bir insandan başarıya daha yakındır.

• Bağımsızlığı parayla kazanabileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bağımsızlığınızı bilgi, tecrübe ve beceriyle kazanabilirsiniz.

• Başarının sırrını mı arıyorsunuz? Başarının sırrı, başkalarının yerine kendinizi koyup dünyaya onların nasıl baktığını anlayabilme becerisinde gizlidir.

• Daha akıllıca işe koyulmanın tek yolu başarısızlığı yaşamaktır. Mark Cuban

• İşinizi ve sektörünüzü, dünyadaki diğer insanlardan çok daha iyi bilin. Sevdiğiniz işi yapm, ya da o işi yapmayın.

• Hazırlıklıysanız ve neye mal olacağını biliyorsanız, risk almıyorsunuz demektir. Geriye oraya nasıl gidileceğini hesaplamanız kalıyor.

• 10 bin kişi aynı işi yapmaya çalışıyorsa, neden 10 bin birinci kişi siz olasınız ki?

• Para, diğer insanlara karşı aldığınız puanları gösteren bir skorboard’tur.
OKUL HAYATINDA VE HAYAT OKULUNDA BAŞARI STRATEJİLERİ

1. Dış başarının temeli iç başarıdır. İçimizde başaramadığımız bir şeyi dışımızda da başaramayız. Dış dünyada başarmak istediğimiz bir işi ilk önce iç dünyamızda başarmalıyız.

2. Hayatta başımıza gelen her şeyi kendi hayat amaçlarımıza ulaşmamıza hizmet edecek şekilde kullanabiliriz. Hayatta karşılaştığımız rüzgarlar değil yelkenizi kullanma şeklimiz bizi bir yerlere götürür.

3. Büyük başarıların önündeki en büyük engel küçük başarılardır. Öncelikli işlerin önemli işleri perdelemesini “başarı körlüğü” yaratır.

4. Yapamayacağınız şeylerin yapabileceklerinizi engellemesine izin vermeyin. Heyecan verici olduğu halde süreci bizim kontrolümüzde olmayan işler asıl işlerimizi yapmamızı engelleyerek bizi başarısızlığa götürür.

5. Başarı iyi arkadaşların yoldan çıkarma girişimlerine dayanabilmektir. Kötü arkadaşlar değil iyi arkadaşlar yapmamız gerekeni yapmamızı engelleyebilir.

6. Her zaman yaptığımızı yaparak her zaman elde ettiğimiz sonuçları alırız. Yarın farklı bir yerde olmak istiyorsak bugünden farklı bir şeyler yapmalısın.

7. Başarının temeli yapmamız gerekenler ile yapmak istediklerimizi dengelemektir. Yapmamız gerekenleri yaparak başarılı, yapmak istediklerimizi yaparak mutlu oluruz.

8. Boş duran kötü (mser) düşünür. Faaliyet ataleti ve kötümser düşünmeyi engeller.

9. Göç yolda düzelir. İşler en başta olması gerektiği gibi olmayabilir ancak zaman içerisinde yapılacak sürekli iyileştirme ile kaliteli sonuçlar üretilir.

10. Umutlarını yüksek sabit giderlerini düşük tut. Türkiye gibi istikrarsız ülkelerde en iyi ihtimali hayal etmek ama en kötü hale de hazırlıklı olmak gerekir.

11. En verimli insan kendine çalışan insandır. Kişiler yaptıklarının geridönüşü ölçüsünde kendilerini işlerine katarlar.

12. İnandığı gibi hareket etmeyen (yaşamayan) hareket ettiği (yaşadığı) gibi inanır. Kişisel gelişim ya da başarı kuralları hakkında bildiklerine göre hareket etmeyenler, sonuçta elde edecekleri başarısızlıklara uygun inançlar geliştirir.

13. Beton toprağın altında kalsa bile güzel olmalı. Yaptığınız iş kimse görmese de “yapılması gerektiği gibi” olmalı.

14. Geniş düşün, dar başla, çabuk bitir. Bir işe başlarken olabildiğince konuyu her yönüyle düşün, harekete geçerken hefefini netleştir ve daralt, başladıktan sonra çabuk bitir.

15. Her alanda bir şeyler bilin bir alanda her şeyi bilin. Her alanda birşeyler bilmek genel kültürünüzü zenginleştirecek, bir alanda herşeyi bilmek ise (mesleki bilgi) ekmek paranızı kazanmanızı sağlayacaktır.

16. Her durumda amaca götüren bir yol bulunur. Siz bilmeseniz de, başkaları bilmiyor olsa da bir yol mutlaka vardır. Yapılması gereken o yolun arayışında olmaktır.

17. Hayatta sadece yaptıklarımızla değil yapmadıklarımızla da kaderimizi tayin ediyoruz.

18. İnsanlar yaşadığı hayatı seçer. İnsanlar hak ettiği hayatı yaşar. Her insan yapması gerektiği halde yapmadıkları ve yapmaması gerektiği halde yaptıkları ile kendi kaderini tayin eder.

19. Hayatta ya tozu dumana katarsınız ya da tozu dumanı yutarsınız. İnsanlar ana hatları ile iki ligden birinde oynar: yönetenler ve yönetilenler,mutlular ve mutsuzlar, başarılılar ve başarısızlar...

20. Başarılı olmak, öğrenilebilir, öğretilebilir. En büyük ve en zekice başarı nasıl başarılı olunabileceğini öğrenmeyi başarmaktır.

21. Her insanın beyninde, şu anda sahip olduğunu sandığından, çok daha fazla güç vardır. İnsan , içindeki bu güçleri kullanmayı öğrenmek suretiyle başarılı olabilir. Herkes şu anda yaptığından daha iyisini yapabilir. Hiç kimse kendi potansiyelini tüketmiş değildir.

22. Bir insanın hayatında başarılı olup-olamayacağını belirleyen şey başına gelen olaylar değil, o olaylar karşısında ne yaptığıdır. Bunun en kesin gösterglerinden biri büyük liderlerin başına gelmiş olan bela sayısının her zaman sıradan insanlara göre fazla olmasıdır.

23. Her işi daha iyi yapmanın bir yolu vardır. Herkes yaptığı bir işi şu anda yaptığından daha iyi yapabilir.

24. Her insan başarılı olmak için gerekli iç kaynaklar sahiptir. İnsanlar arasındaki fark iç potansiyellerinin miktarı değil kullanım şeklinden doğar.

25. Bir kişinin hayatının kalitesi düşüncelerinin etkinliği kadardır. Ne kadar düşündüğünüzden çok ne hakkında düşündüğünüz önemlidir.

26. Kendi hayatlarını yönetmek için planları olmayanlar, başkalarının kendileri hakkında yapacağı planlara dahil olurlar.

27. Kişi düşünce gücünü kullanarak hayatını değiştirebilir. Çünkü insanlar kendi hayatlarını düşünceleri ile planlarlar.

28. İnsan kendini ve birlikte yaşadığı insanları motive eder, onların pozitif düşünmelerini sağlarsa kişilerin iş performansları ölçülebilir derecede artmaktadır.

29. İnsan inandığıdır. Bu nedenle insanlar kendilerini sınırlandıranlar değil, güçlendiren inançlar seçmelidir. Kişinin neleri başarabileceği hakkındaki inançları, gelecekte onun ne olacağını belirler.

30. Her şeyi daha az zamanda, daha kolay ve daha ekonomik yapmanın bir yolu mutlaka vardır. Hiçbir faaliyet optimum noktasını bulmuş değildir.

31. Bir şeyi niçin yaptığını bilmek, onun nasıl yapılacağını bilmek kadar önemlidir. Çünkü motivasyonun kaynağı davranışın kendisi değil davranışın arkasındaki nedendir.

32. Kişisel başarının ölçüsü, kişinin amaçlarını gerçekleştirme düzeyidir. Kişinin neler yaptığından daha çok neleri sonuçlandırdığı önemlidir.
Michael Dell

• Mükemmel fırsatı yakalamayı beklemeyin, iyi fırsatları yakalayın.

• Başarılı olmak için üstün zekalı, veya üniversite mezunu olmanız şart değildir. Hayal etmeniz yeterlidir.

• Sadece hoşlandığım şeyleri yapmaktan hoşlanmam. Yaptığım şeyler şirketimin başarısına katkı yapmalıdır. En hoşlandığım şey ise şirketimin başarılı olmasıdır.

Thomas Edison

• Başarılı bir insan bana gösterin, size başarısızlığın adresini göstereyim.

• Satmayacak bir şeyi icat etmek istemem.

• Pek çok insan fırsatları kaçırır, çünkü fırsatlar giyinmiş ve zor bir şekilde karşısına dikilir.

• İnsanların çoğu, devam etmekten vazgeçtiklerinde başarıya aslında çok yaklaştıklarını fark etmezler.

J.P.Morgan

• Kirazları, ağaca arkanızı dönerek toplayamazsınız.

• Hiçbir problem, basitleştirilmeden çözümlenemez.

• Gidebildiğiniz yere kadar gidin ki daha da ilerisini görebilin.

• İleriye doğru adım atma kararını vermeniz demek, olduğunuz yerde kalmayacağınıza karar vermeniz demektir.

• Bir insanın bir şeyi yapmasının iki sebebi vardır. Birinci sebep ‘iyi sebep’tir. İkinci sebep ise ‘gerçek sebep’tir.
30'UNDAN SONRA BAŞLAR , AMA HAZIRLIĞINIZI YAPTIYSANIZ 

* 20''li yaşların tadını çıkartın.

* Kariyerinizi belirleyin. 20''li yaşların başında farklı alanlarda pek çok işe girip çıkmış olabilirsiniz. Her biri sizin için harika birer deneyimdi. 3O''a yaklaşırken artık sizi ne tür bir işin mutlu ettiğini öğrenmiş olmalısınız. Kariyerinize odaklanın.
Bedeninize önem verin. 20''lerin başlarında hâlâ çıtırdınız. Artık değilsiniz.

* Bedeninizin yaşla gelen değişimlerden en az şekilde etkilenmesi için sağlıklı beslenmeli, spor yapmalısınız.

* Hâlâ çok enerjik ve yerinizde duramaz haldeyken, aklınıza gelen çılgınlıkları yapın. 30''lar "Bunu yapmaya gücüm yok" söylemleriyle sizi bekliyor olacak çünkü.

* Gerçek bir dostunuz olsun. Başınız sıkıştığında, çılgınlık yapmak istediğinizde ya da sadece sohbet etmek için arayabileceğiniz gerçek bir dost

* Aklınızda kalan eski sevgililerinizi arayıp buluşmayı teklif edin. Bu buluşma beyninizi sıfırlamak için iyi bir fırsat olabilir. Ona ilginizin devam ettiğini fark ederseniz bir şeyler yaşayabilmek için çaba harcayın. 30''larınızda çok geç olabilir.

* Tasarımını, malzemesini ya da fonksiyonunu beğendiğiniz bir mobilyanız olsun. Bu mobilyayı ömrünüz boyunca yanınızda bulundurun. 60''lı yaşlara geldiğinizde tüm bir hayatınıza tanıklık eden bu mobilya size 20''lerinizi hatırlatabilir.
* Hayalinizdeki evi bulmak ve ona ulaşmak için çabalayın.

* Hiç kimsenin bilmediği bir eposta adresi ve bir banka hesabı açtırın.

* Yanında kendinizi mutlu hissettiğiniz bir arkadaş grubu edinin.

* Tamirat işlerini öğrenin. Tornavida ve matkap kullanabilmelisiniz.

* Gerçek aşkı arayın. Bulduğunuzu düşündüğünüz kişi ile bir ömrü beraber geçirmek için doğru adımlar atın.

* Kişisel gelişim derslerine katılın, merak ettiğiniz konularda kurslara gidin.

* Zamanınızı iyi kullanmayı öğrenin.
20''lerinde yaşadıklarınız ve öğrendiklerinizle ceplerinizi değerli hazinelerle doldurabilirsiniz. Tüm bu birikimleriniz 30''larınızda hiç ummadığınız zamanlarda size yardım edecektir. Zaman yönetimi konusunda bilgilenin, gerekirse bu konuda profesyonel destek alın.

* İşler sarpa sardığında sakin kalmayı, zorlukların üstesinden gelmeyi öğrenin.

* Giyim konusunda size en çok yakışan model, renk ve tarzı belirleyin.

* Çok okuyun. Okumanın ve öğrenmenin yaşı olmasa da 30''larında bir aile hayatı yaşamayı planlıyorsanız zamanınız kısıtlı olabilir.

* Hiçbir şeyi ertelememeyi öğrenin. 22 yaşınızda yapmayı planladığınız bir işi, bir de bakmışsınız ki 30 yaşına geldiğinizde hâlâ yapamamışsınız.

* Yalnız yaşamayı deneyin. İnanılmaz bir deneyim olduğunu fark edeceksiniz.

* Özür dilemeyi ve affetmeyi öğrenin.

* Geçmişte yaptığınız hatalardan ders alıp, yüzünüzü geleceğe çevirmeyi öğrenin.

* Tek başınıza tatile çıkın ve gönlünüzce eğlenin. Gezmek için fırsat yaratın.

* Artık 30''unuza geldiyseniz "Hayat 30''unda başlar"ı sık sık kendinize hatırlatabilirsiniz!

* Harika bir özgeçmişiniz olsun. Bu sadece harika bir kariyer anlamına gelmiyor. Özgeçmişinizi gören bir kişi ilgi alanlarınız ve kişisel deneyimlerinizle de bu hayatı dolu dolu geçirdiğinizi anlamalı.

* Karakterinizi yansıtan şık ayakkabıları 30''larınızdan önce giymeye başlayın.

* Çok beğendiğiniz bir ayakkabı için sınırlarınızı zorlamaktan çekinmeyin.

* Ailenizdeki bireylerin karakterlerini değiştirmeye çalışmayın. Onları oldukları gibi kabul edin.

* Çocuklarla ilgili düşüncelerinizi netleştirin. Onları sadece uzaktan sevmeyi mi, yoksa bir bebek doğurmayı mı istiyorsunuz?

* 20''lerde adını bile anmadığınız kırışıklar kapıda sizi bekliyor. Cildinizin temizliği ve bakımı için zaman ayırın. Uygun kozmetik ve bakım ürünlerini kullanın.

* Normal şartlarda asla giyemeyeceğinizi düşündüğünüz bir kıyafeti özel bir günde giyin. Kendinizi sıradışı hissedersiniz.

1-      Ele, saf dışı bırak:Kendi omuzlarımıza yüklediğimiz birçok iş, aslında yapılması pek de şart olmayan işlerdir. Bunları belirleyip gereksiz olanları hemen elimine edin.
2-      Günlük hedef koy: Açık ve net bir amacınız yoksa dikkatinizin dağılması ve konsantrasyonunuzun kaybolması kuvvetle muhtemeldir. Bu yüzden her güne bir hedef koyun, o gün içinde o hedefe ulaşın. Karar verin ve 24 saat içinde yapın.
3-      İlk önce en zor olan: Ertelemenin önüne geçmek için sizin için en sıkıcı ve zor olan işi ilk önce yapın. Sabah ilk olarak onu sonuçlandırırsanız gün sonuna erteleme yükünden kurtulursunuz.
4-      Eşref saatini belirle: Günün hangi saatinde maksimum düzeyde verimli olduğunuzu belirleyin. Sabahın erken saatleri mi, öğleden sonra mı, gece yarısı mı? Bu zaman aralığı kişiden kişiye değişir. En önemli ve öncelikli işlerinizi bu saatlerde yapın, daha az önemli olanları ise diğer saatlere gelecek şekilde programlayın.
5-      Sana özel bir ortam: Bireysel çalışmalarınız için sessiz, rahatsız edilmeyeceğiniz, çalışacağınız işle baş başa kalabileceğiniz bir ortam oluşturun. Işık düzeyini, ortamın sıcaklığını ayarlayın ve bu zaman dilimi içinde konsantrasyonunuzu dağıtacak her şeyden izole olarak kendinizi işinize verin.
6-      Mini kilometre taşları koy: Bir işe başlarken, bitirmeden ulaşmanız gereken bir hedef belirleyin.Diyelim ki kitap okuyacaksınız, “En az 40 sayfa okumadan kalkmayacağım” diye bir söz verin kendinize. Yaptığınız ne olursa olsun, büyük ya da küçük, mutlaka bu tür bir hedef koyun.
7-      Parçalara ayır: Zihninizin etkinliğine göre işinizi 30-40 dakikalık parçalara ayırarak yapın. Bu, hem tamamlaması uzun süren bir işten gözünüzün korkmasını önler, hem de her bir parçaya daha etkin bir beyin ve enerjiyle başlamanızı sağlar.
8-      Destele: Bir dizi telefon görüşmesi gibi benzer nitelikli işleri yapmanız gerekiyorsa bunları günün farklı bölümlerine serpiştirmek yerine derleyip hepsini bir zaman dilimi içinde tamamlayın. Yani yapacağınız telefon görüşmelerinin listesini çıkarıp kendinize belirli bir süre vererek bu süre zarfında görüşmelerinizi yapın.
9-      Sabah kuşu ol: Diyelim ki büyük önem arz eden bir işiniz var. Erken yatın ve sabah 5 sularında kalkın. Biraz ceviz, fındık yedikten sonra hemen bu işe sarılın. İnsanların yeni yeni uyandığı 8 sularında işinizin tamamladığını göreceksiniz. Ne demişler, erken kalkan yol alır.
10-  Sessiz fanus: Bir yazı mı yazmanız gerekiyor? Laptop’unuzu alın; ama internet bağlantısı olmasın. Bir kütüphaneye, rahatsız edilmeyeceğiniz bir kafeye, sessiz bir parka ya da arka bahçenize gidin ve yazınızı burada tamamlayın. Normal zamanlarda vaktinizi çalan cep telefonu, internet, iPhone vs. ne kadar takım edevatınız varsa evde bırakın lütfen!
11-  Tempo: Esnek olabileceğiniz bir zaman dilimi seçin ve her zamanki hızınızdan daha hızlı konuşun, daha hızlı yazın, daha hızlı yürüyün, daha hızlı klavye kullanın… Ortalama temponuzu artırma egzersizleri yapın böylece.
12-  Rahatla: Çalışma ortamınız rahatlatıcı renklerden, mobilya ve objelerden oluşsun. Hoş kokulu canlı çiçekler, aydınlık bir ortam, temiz eşyalar enerjinizi ve veriminizi yükseltir.
13-  Ajanda edin: Toplantılarınızı, yapmanız gereken telefon görüşmelerini, en önemlisi de belirli bir zamanda teslim edilmesi gereken işlerinizi programlamak üzere ajanda kullanabilirsiniz. Bu hem unutmanızı önler, hem de o haftaki işlere psikolojik olarak kendinizi hazırlamanızı sağlar.
14-  Pareto prensibine kulak ver: 80/20 ilkesi ya da “önemli azın yasası” ve “etken seyrekliliği yasası” olarak da bilinen bu kanuna göre herhangi bir işte sonuçların %80’i girdilerin sadece %20’inin etkisiyle oluşur. Bu yüzden enerjinizi bu %20’lik kısmı belirleyerek ona yoğunlaşmaya harcayın. Örnek olarak, elde ettiğiniz başarının %80’i tüm çalışmalarınızın %20’sini oluşturan sabah çalışmaları tarafından belirleniyorsa çalışmalarınızı günün bu saatine yoğunlaştırmalısınız.
15-  Acil imdat planı: Ertelemeyi önlemek için hedefinizi beliler belirlemez işe koyulun, hiç vakit kaybetmeyin. Her işte olmasa bile bazı işlerde bu yöntem çok fonksiyoneldir. İşinizin nasıl tamamlanacağını planlamamış olsanız bile dert etmeyin, kervan yolda düzülür diyerek yola düşün.
16-  Sihirli 60 saniye: Bir konuda karar vermeniz gerekiyor. Kendinize 1 dakika verin ve en uygun olan kararı verin. Ardından 1 dakika daha alın ve ilk kararınızda sizi tereddüde düşüren şeyleri de hesaba katarak yeni bir karar verin. Artık negatifleri ve pozitifleri teraziye koyarak son ve net karara varabilirsiniz.
17-  Termin belirle: İşi bitirmek için kendinize bir mühlet tanıyın ve hangi gün, saat kaç civarı bitireceğinizi belirleyin. Bu süreyi göz önünde bulundurarak hızınızı ve çalışma temponuzu ayarlayın. Ani ve beklenmedik olaylar dışında süreyi ileri atmayı planlamayın sakın!
18-  Söz ver: Yakınlarınıza işi ne zaman bitireceğiniz konusunda söz verin. Size ara sıra hatırlatmalar yapmalarına imkan sağlayın. Bu, onlara karşı sorumluluk duygunuzu harekete geçirerek sizi hızlandırır ve motive eder.
19-  Dakik ol: Kararlaştırılan yere vaktinde varın, hatta biraz erken gidin. Yol, trafik gibi bahanelere sığınmamak için olasılıkları hesaba katarak yola çıkın.
20-  Ara okumalar yap: Durakta, muayenehanede beklerken, seyahat ederken, hatta kuaförde saçlarınız yapılırken bir şeyler okumaya gayret edin. Bu şekilde günde bir makale okusanız yılda 365 makale eder.
21-  Rezonans oluştur: Hedeflerine ulaştığınızı ve o anki durumunuzu hayal edin. Hedefinizi önce zihninizde gerçekleştirirseniz gerçeğe ve geleceğe yönelik titreşimler oluşturmuş olursunuz.
22-  Işıldayan ödüller: Bir başarınızın ardında kendinizi ödüllendirin. Ödülün ışıldaması için pahada yüksek olması gerekmiyor tabi ki. Ödül bir sinema bileti, eğlence parkında bir akşam üstü ya da bir masaj seansı olabilir. Yaşadığınız yer şehir merkezinden uzaksa, hangi ödül kırlarda bir yürüyüş kadar ışıltılı olabilir ki!
23-  İkinci çeyrek işleri belirle: Önemli olan ama aciliyeti bulunmayan, zamana yayılabilen işleri belirleyerek, acil işleri tamamladıktan sonra bunlara esnek bir zaman ayırabilirsiniz.
24-  Akşamdan hazırlan: Günün sonunda ertesi gün yapacağınız işi planlayarak gerekecek malzemeleri hazırlayın. Ertesi gün rehavet çökmeden ve hazırlık telaşına düşmeden bu işinize başlayabilirsiniz.
25-  Yarıda bırakma: İşi tamamlamak üzere başladıysanız, o iş %100 bitmeden başından ayrılmayın.
26-  Rastgele seç: Oldukça uzun bir iş gözünüzü korkutuyorsa, önce hazırlık niteliğinde o işin ufak bir parçasını rastgele seçerek tamamlayın. Mesela çalışmanız gereken bir kitabın içinden bir sayfa seçin ve o sayfayı okuyun. Bir sürü telefon görüşmesi yapacaksanız ve önünüzdeki uzun isim listesi sizi korkutuyorsa, bir kişiyi seçip hemen arayın. Bu, işe kolay yoldan başlamanızı sağlar ve gözünüzün korkmasını önler.
27-  Biraz da kötü iş yap: Mükemmeliyetçilikten kurtulmak istiyorsanız hayali bir başarısız çalışma gerçekleştirin. Mesela ilk yılda batan bir iş planı kurun. İşlevsellikten uzak bir web sitesi yapın. Bunlar kimseyle paylaşılmayacağı ve size özel kalacağı için hiçbir tehlike arz etmiyor. Böylece kötü sonuçlar doğuran işler yapmanın yolunu da test etmiş olursunuz.
28-  Çapraz aşılama yap: Farklı sosyal ortamlara, hobi gruplarına, sanat kurslarına katılın. Kendinizi farklı açılardan geliştirmeye bakın. Buralarda edindiğiniz bir bilginin hiç alakasız görünen bir alanda size ışık tutup fayda getirdiğini gördüğünüzde çok şaşıracaksınız.
29-  Duygularını hiçe sayma: Duygularınızı hiç kullanmaksızın süreceğiniz bir hayat onların küflenip yok olmasına neden olur. Duygularınıza değer verin, kulak verin.
30-  Optimize et: Sıklıkla kullandığınız yöntemleri belirleyip bunları adım adım bir kağıda yazın. Daha verimli olabilmeleri için neler yapılabileceğini kağıt üzerinde analiz edin. Daha sonra bunları uygulayıp test edin. Bazen gözümüzün önünde olan bir şeyi mikroskopla yakından incelemeden göremeyiz çünkü.
Geleceğin meslekleri, klasik ve geleneksel çalışanın ötesinde çok yönlü çalışanlar istiyor. Sadece uzmanlık alanında her şeyi bilmek yetmez; ilgi ve beceri alanınız çok geniş, alıcılarınız ise her daim açık olmalı. İşte geleceğin mesleklerinin bizden beklediği ilk 9 özel yetenek:
1-   Yabancı Dil Bilgisi: Küreselleşmenin bir sonucu olarak dış ticaretin, dış yatırım ve yabancı sermayenin, çok uluslu şirketlerin ve yabancı şirketlerle birleşmenin/ortak girişimde bulunmanın ve işgücü hareketliliğin artması, çalışma ortamlarının daha fazla yabancılık unsuru taşımasına neden olmaktadır. Bunun sonucunda da yabancı dil, geleceğin en önemli yetkinliği haline geliyor. Bugün için bir yabancı dili iyi derecede bilmek yeterli olurken, gelecekte bu da yetersiz kalacak. Başta iyi derecede İngilizce olmak üzere, gelişen pazarlarda konuşulan dilleri öğrenmek, İK çalışanları açısından çok önemli bir yetkinlik haline gelecek.

2-   Stratejik Düşünebilme: Günümüzdeki operasyonel fonksiyonların ötesinde firmalara katma değer yaratabilmek ve işletmenin stratejik bir partneri olabilmek için bu yetkinliğe sahip olmak gerekir. Firmanın rekabet üstünlüğünün yaratılmasına katkıda bulunabilmek ve organizasyonu stratejik bir bakış açısıyla yönlendirebilmek için operasyonel bakış açısından çok, stratejik bir vizyona gereksinim vardır.

3-   Sürekli Öğrenme ve Kendini Geliştirme: Bilgi toplumunda en önemli güç, bilgi ve bu bilginin yaratıcısı, taşıyıcısı ve etkin biçimde kullanıcısı olan insan kaynağıdır. Hızlı değişim, varolan bilgiyi hızla eskitmektedir. Bu yüzden çalışanların sürekli yeni bilgilerle kendilerini donatmaları gerekmektedir. Sürekli ya da yaşam boyu öğrenme, kişilerin belirli bir alanda bilgiye sahip olmalarından çok, “öğrenmeyi öğrenme”lerini gerektirmektedir.

4-   İletişim Becerileri: Geleceğin çalışanlarınıninsanı çok iyi tanıyıp anlaması gerekir ki, bu da iyi iletişim becerilerine sahip olmak anlamına gelir. Geçmişte ve günümüzde önemli olan bu yetkinlik, gelecekte de öneminden hiçbir şey kaybetmeyecektir.

5-   Farklı Kültürlerde Çalışabilme: Çalışma ortamlarında yabancılık unsurunun artması, yabancı dil yanında farklı kültürlerdeki insanlarla bir arada çalışabilme yeteneğini de gerektirmektedir. Bu da öncelikle farklı kültürlere uyum yeteneğini, daha sonra farklı düşünce, inanç ve duygulara, anlayışlara saygıyı ifade eder.
Sempatisiyle dikkat çeken, insanlar üzerinde güçlü bir hayranlık duygusu uyandıran, her yerde ve her durumda rahatmış gibi görünen insanları görürüz.
Bu insanlar hayranlıktan, iyimserlikten, uyum duygusundan ve dengeden ilham alırlar. Onlara ‘manyetik kişilik’ ya da ‘karizma’ denir. Bu kavram, etkili bir iletişimci için çok önemlidir. Sırlarını bildiğimiz durumda, bu karizma geliştirilebilir.
Karizmatik kişiliği oluşturmanın bazı temel özellikleri;

1.   SADE OLUNUZ
Karizmatik bir insan sade, yalındır. Kendi olduğu gibidir.  Kibire, övgüye ihtiyacı yoktur. Bir grupta, başkalarının ilgisini kendi üzerine çekmeye de ihtiyacı yoktur. Doğal davranmak “kendini beğenmişlik”ten daha iyidir.
Bu yalınlık dilin ötesine tamamen geçmez ama gerçekten gözlemlemek, konuşmak, ve çevrendeki insanları dikkate almakla bu yalınlık oluşur. Karizmatik liderler tarafından yeni çalışanlar fark edilir ve önem sırasına dizilirler.

2.   NE KADAR İNSANLARI DİNLERSENİZ O KADAR DİNLENİLİRSİNİZ.
Karizmatik bir kişiliğe sahip olmak istiyorsanız, konuştuğunuz kişiyi cesaretlendirmeyi, kendisini ifade etmesini sağlamayı öğrenmeniz gerek.  İşi, hobileri ve ailesi hakkında ona soru sorunuz. Ona, size kendisini kanıtlaması için şans tanıyın.
 Karizmatik kişilikleri gözlemlersek, konuştukları kişileri dinlemeye zaman ayırdıklarını görürüz. Şikayetleri dinlediklerini göstermek için istekli gözüktüklerinin farkına varırız. 
3.    BAŞKALARINA GÜVENMEYİ ÖĞRENİNİZ
Eğer iletişiminizi engelliyorsa, kendinize güvenmeyi geliştirmek zorundasınız. Karizmatik bir insan – utangaç olsa bile- kendine güvenir.
Kendine güvendiği için, çevresindeki insanlara da güvenir ve onları olduğu gibi kabul eder.

4.    KARAR VERME YETENEĞİNİZİ GELİŞTİRİNİZ
Karizmatik insanlar ne ihmalkar ne de tembeldirler. Bir şeyi ertesi güne ertelemek sizin hatalarınızdan biriyse, onu yenmeye çalışın. Doğru söyleyin: hızlı karar verme yeteneği olmayan insanlara hayran mısınız? Onların kusurlarını daha sonra kim tanır?

5.    ÖRNEK GÖSTERİNİZ
Söz, her zaman önemlidir. Randevunuzdaki dakiklik, borç ödeme ve teslimat tarihini kaçırmama konusunda  karar veriyoruz. Karizmatik insanlar güvenebileceğimiz insanlardır. Ücretli olarak çalıştığım işyerlerin birinde  iki servis şefinin olduğunu hatırlıyorum. İlki dinlenen, takdir edilen biriydi. Diğeri sevilmezdi. Fark ettiğim şey, takdir edilen kişi sabahları her zaman ilk gelen kişiydi.  Emirleri altında çalışanlarına örnekler gösterirdi.  Diğerisadece iş vermek için  sabah gelirdi.  Bizden iş yapmamızı istediği zaman nasıl örnek verebilirdi?

6.    DENGELİ OLUN
İyi olmanın fiziksel güzellikle ilgisi yoktur.  Güzelliğin de karizma ile bir ilgisi yoktur.
Karizmatik liderler dengeli olmaya çok dikkat ederler.  Üzerindeki büyük stresi atmak için, işlerinin dışında sık sık bir aktivite yaparlar. Gerçekte şöyledir;
Herkes gibi, karizmatik liderler de gergin bir yapıya sahiptirler. Arkadaşlarının üzerinde bunu hissettirmemek için, bu gergin yapısını uygun hale getirmelidir. Her zaman, bedenlerinde kendilerini iyi hissetmek için, sakin olmanın yollarını bulmaya çalışırlar..
7.    OLAYLARI İFADE EDEN SÖZCÜKLERİ KULANINIZ
Tanıdığım karizmatik liderler sözcüklerini tartarlar. Kullandıkları dil olayı canlandıran bir nitelik içindedir. İfadeleri canlılık yaratır. Örneğin;
“Başaracağız.”
“Hepimiz bunun üstesinden geleceğiz.”

8.     “BEN” YERİNE “BİZ” İFADESİNİ KULLANINIZ
Karizmatik liderlerin otak noktası “Ben” yerine “Biz” ifadesini kullanmasıdır. İş arkadaşlarına güçlü bir mesaj iletmek istediklerinde “biz” ifadesini kullanırlar. “Biz” ifadesi bir araya toplayan ifadedir.  Bir nedeni, bir amacı belirler. Kısacası, hiyerarşinin ezici olmadığının bilincine vardırır.

Amerikalı yazar ve öğretmen Erica Jong, güzel bir yaşamın sırlarını 45 maddede özetlemiş.

1.      İnsanlara beklediklerinden fazlasını verin ve bunu isteyerek yapmaya çalışın.
2.      En sevdiğiniz şiiri ezberleyin.
3.      Her duyduğunuza inanmayın.
4.      “Seni seviyorum” dediğinizde buna önce siz inanmalısınız.
5.      Özür dilediğiniz insanın gözünün içine bakın.
6.      Evlenmeden önce en az altı ay nişanlı kalın.
7.      İlk bakışta aşka inanın.
8.      Birinin hayallerine asla gülmeyin.
9.      İhtirasla sevin. Yara alabilirsiniz ama bu, hayatı doyasıya yaşamanın tek yoludur.
10.  Uzlaşmazlıklarda adil savaşın.
11.  İnsanları akrabalarına göre yargılamayın.
12.  Yavaş konuşun, hızlı düşünün.
13.  Biri yanıtlamak istemediğiniz bir soru sorduğunda gülün ve “Niye bunu öğrenmek istiyorsun?” diye sorun.
14.  Büyük aşkların ve büyük işlerin riskli olduğunu unutmayın.
15.  Annenize telefon edin.
16.  Biri hapşırdığında “çok yaşa” demeyi unutmayın.
17.  Kaybettiğiniz zamanlar ders almasını bilin.
18.  Üç ‘S’yi unutmayın; kendine saygı, başkalarına saygı ve her hareketinizin sorumluluğu.
19.  Önemli bir dostluğun küçük bir kavgayla yara almasına izin vermeyin.
20.  Hata yaptığınızı anladığınızda derhal önlemini alın.
21.  Ahizeyi kaldırdığınızda daima gülümseyin.
22.  Sohbet etmeyi sevdiğiniz biriyle evlenin.
23.  Zaman zaman yalnız başınıza kalın.
24.  Değişikliğe açık olun ama değerlerinizi yitirmeyin.
25.  Sessizliğin bazen en iyi cevap olduğunu hatırlayın.
26.  Daha fazla kitap okuyup, daha az televizyon seyredin.
27.  İyi, onurlu bir yaşam sürün. Yaşlanıp geriye baktığınızda, ikinci kez mutluluk duyacaksınız.
28.  Allah’a güvenin ama arabanızın kapısını kilitleyin.
29.  Evinizde sevgi dolu bir atmosfer olsun.
30.  Yakınlarınızla münakaşa ettiğinizde geçmiş olayları es geçin.
31.  Satır aralarını okuyun.
32.  Bilginizi paylaşın. Bu, ölümsüzlüğü yakalamanın yoludur.
33.  Yeryüzüne iyi davranın.
34.  Dua edin, iyi gelir.
35.  Size iltifat edildiğinde lafı kesmeyin.
36.  Kendi işinize bakın.
37.  Öpüşürken gözlerini kapatmayan insanlara güvenmeyin.
38.  Yılda bir kez hiç gitmediğiniz bir yere gidin.
39.  Çok paranız olursa, başkalarını da mutlu edin.
40.  Unutmayın, bazen istediğinizi elde etmek şans olabilir.
41.  Kuralları öğrenin ama arada sırada onları çiğneyin.
42.  Sevginin çıkara üstün olduğu ilişki en güzelidir.
43.  Başarınızı onu elde etmek için feda ettiğiniz şeylere göre ölçün.
44.  Karakterinizin kaderiniz olduğunu asla unutmayın.
45.  Sevgiye, bir de yemek yapmaya kendinizi koşulsuz verin.
1-   Risk al
“Risk alacak cesareti olmayan kişi, hayatta hiçbir şey başaramaz.”

İstediğinizi elde etmek için, risk almak zorundasınız. Bu elbette zaman zaman korkutucu olabilir. Bu korkuyu yenmek için ilk adımı nasıl atabiliriz ve nasıl risk alabiliriz? Bu konuda basit bir çözüm önerim yok maalesef. Ama size ufak birkaç tavsiyem olabilir:

Gerçekten ama gerçekten iste: Bir şeyi gerçekten ve derinden istediğiniz zaman, engelleri aşmada kullanacağınız içsel direnç gücünüz artacaktır. Başarmaya motive olduğunuzda, alacağınız riskin korkutucu yüzü, sizin başarma arzunuz yanında küçük kalacaktır.

Kendine sor: “En kötü ne olabilir?”: Risk aldığımızda çok kötü şeyler olacağına yönelik kafamızda negatif fantaziler, kocaman canavarlar yaratırız. Ama korktuklarımızın %90’ı gerçekleşmez. Endişelerinizin, gerçek hayatta şimdiye dek başınıza gelenlerden ne kadar büyük ve abartılı olduğunu kendinize hatırlatırsanız, zamanla kaygılarınızın azalıp hafiflediğini göreceksiniz.

Kendini sonuçtan isole et: Risk almanız gerekiyorsa, o an için sonucu düşünmeyin ve yapacağınız şeye odaklanın. Böylece kendi üstünüzde daha az baskı ve kaygı oluşturursunuz. Performansınız yükselir, başladığınız işten daha iyi sonuç alırsınız. Çünkü tüm dikkatiniz o işe yoğunlaşmıştır ve kendi yarattığınız negatif düşünce ve şüphelerden yakanızı kurtarmışsınızdır.

2-   Kendini sabote etmekten ve içsel engeller yaratmaktan vazgeç
“Seni yoran tırmandığın dağ değil, tırmanırken omuzlarında taşıdığın çakıl taşlarıdır.”
Bazen kafamızda öyle düşünceler yaratırız ki, bunların bizi ne denli engellediğini, önümüzde nasıl aşılması güç yığınlar oluşturduğunu fark etmeyiz bile. Beynimizde ilmik ilmik örülen kördüğümün gerçek olduğuna inanırız. Burada ılımlı bir perspektif kazanmak için kendinize şunu sorun: “Olabilecek en kötü şey nedir?” Bundan sonra, bu en kötü durum senaryosunun gerçekleşmesi halinde uygulamak üzere bir plan yapın.
Bir diğer yöntem de, en “doğru” olduğunu düşündüğünüz neyse, mümkün mertebe onu yapmaya çalışmaktır. Niçin? Çünkü bu durumda kendinizi doğru şeyleri yapan ve dolayısıyla da iyilikleri hak eden bir kişi olarak görürsünüz. Kendi kendini sabote etme, genellikle istediğinizi elde etmeye hakkınız olmadığı fikrinden kaynaklanır. Hal böyle olunca, kendinizi arzuladığınız başarı noktasının gerisine çekmek için önünüze duvarlar örmeye başlarsınız. Bundan kurtulmanın yolu, “doğru” olandan şaşmamak, böylece hedefinizi hak ettiğinize kendinizi ikna etmektir.

KİŞİSEL VİZYONUNUZ VAR MI ? 

Geleceğe ilişkin bir vizyonunuz var mı? Yoksa zamanınızı şimdi ve burada, sorun çözmek ve işlerinizi tamamlamak için harcamayı mı tercih ediyorsunuz?

İstenen geleceğin hayalini kurmak ile günlük gerçeğin içinde yaşamak arasındaki dengeyi kurmak güç iştir. çoğumuz bu iki durumdan birine yöneliriz. Çok azımız dengeyi bulur ve sürdürür. Günlük gerçeklerle başa çıkma gereği ile kim olmak,ne yapmak ve neye sahip olmak istediğimize ilişkin anlamlı bir vizyon geliştirmek arasında bitmeyen bir savaş sürer gider.

Varolan Gerçekliğin İçinde Kaybolmadan Birey Olmak

Aşağıdaki beş aşamadan oluşan egzersiz böyle bir dengeyi kurabilmenizde size yardımcı olacaktır.

1. Gevşeyin: Rahatsız edilmeyeceğiniz sakin bir yer bulun. Birkaç kağıt ile bir kalem alarak oraya çekilin. Rahatça oturun. Gözlerinizi kapatın. Birkaç kez derin soluklar alıp verin ve tüm gerginliklerinizden kurtulun.

2. Bir başlama noktası seçin: Eğer günlük gerçek içinde yaşamayı tercih ediyorsanız işe oradan başlayın. Kendinize sorun: Hangi konularda kontrol bende ve neleri değiştirmek isterdim? Bu soruyu, yaşamınızın tüm yönleri için sormaya devam edin: aile, kariyer, sağlık, ev, para, mal varlığınız, hobileriniz, ilgi alanlarınız, manevi gelişme ve toplumsal ilişkiler.

Eğer vizyon geliştirme yaklaşımını tercih ediyorsanız kendinizi bugünden beş yıl sonraki durumunuzda hayal edin ve yaşamınızın tüm yönlerinin uyum içinde olduğu kusursuz bir günün nasıl olabileceğini gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Sabah yatağınızdan kalkarken yaşamın tüm yönlerinin gün boyunca en çok istediğiniz biçimde akıp gideceğini bildiğinizi ve gece yatarken de yaşadığınız güzellikler için minnettar olacağınızı düşleyin. Bunları sanki şu anda yaşıyormuşsunuz gibi hayal edin ve tanımlamak için de şimdiki zaman ifadeleri kullanın.

Şimdi de yazmaya başlayın! Vizyonunuzu ya da günlük gerçeğinizi sözcüklere dökmeye çalışın.

3. Önceliklerinizi belirleyin: İster günlük gerçeğinizle ilgileniyor ve onu değiştirmeye çalışıyor olun, ister yeni bir gelecek düşleyin, önceliklerinizi belirlemek zorundasınız. Yaşamınızın her bir yönünü diğer yönleri ile karşılaştırın ve bir seçim yapın. Sizin için A; B, C, ya da D''den daha mı önemli? Tüm bunları gözden geçirin ve öncelikli alanlarınızın bir listesini çıkarın. Öncelik sıralamanızda aşağılarda yer alan bir alan ile hemen değil, daha soma ilgilenebilirsiniz.

4. Plan yapın ve harekete geçin: Listenizdeki ilk maddeyi ele alın ve o konuda bir plan geliştirin. Eğer söz konusu madde para ise, bir finans danışmanıyla görüşün. Konu kariyeriniz ise güvendiğiniz bir arkadaşınız ya da sizin kariyer hedeflerinizi anlayan biriyle konuşun. Konu ne olursa olsun o alanda uzman bir danışman, akıl hocası ya da profesyonelle konuşun. Kitapları ve eğitim programlarını araştırın ve bunlardan yararlanın. Her ne yapacaksanız başlayın. Planınızı geliştirir ve uygularken yaşamınızın diğer yönlerinin de işin içine gireceğini göreceksiniz. Bu diğer alanlar üzerinde çalışırken, önceliklerinize odaklanmayı sürdürün.

5. Gözden geçirin ve gerekli değişiklikleri yapın: Planınızı düzenli olarak gözden geçirin, yaşamınızın diğer yönleriyle yavaş yavaş bütünleşmesini sağlayın. Planınız ile planınıza bağlı olarak giriştiğiniz hareketler zaman içinde birbiriyle bütünleşecek ve yaşamınızın pek çok yönünü bir arada yansıtacaktır. Yılda en az bir kez olmak üzere planınızı bütün olarak gözden geçirin ve önceliklerinizde gerekli ayarlamaları yapın. Bunu yaparken hem yaşamınızın gerekli noktalarına daha iyi odaklanacak hem de bu dünyanın karmaşık sorunlarını daha iyi anlayacaksınız.

Hayallerin çoğu hayal olarak kalır. Oysa birtakım somut hedefler belirlemek ve harekete geçmek hayallerin gerçeğe dönüşmesini sağlar. Hedef, ciddiye aldığımız bir hayaldir. Kişisel vizyonunuzu gerçekleştirmek herkesin sahip olamadığı bir azim ile hedeflerinizi gerçekleştirme kararlılığını gerektirir.

Bilgiyi kısa süreli bellekte daha uzun süre tutabilmek, uzun süreli bellekte daha çok bilgi depolayarak gerektiğinde hatırlayabilmek için birtakım bellek geliştirme teknikleri/stratejileri bulunmaktadır

Bunlar:

1- Gözlem/yoğunlaşma,
2- Bilgiyi gözde canlandırma,
3- Çağrışım,
4- Bir şeyin yerine başka bir şey koyma,
5- Sınıflandırma,
6- Birleştirme,
7- Bellek askıları stratejileridir.

Bellek alıştırmalarında en önemli hedef, uzun süreli belleği geliştirmek olmalıdır. Çünkü insan beyninin sınırsız bir kapasiteye sahip olduğuna inanılmaktadır. Bellek ile ilintili olarak insan beyninin potansiyelini anlamak gerekir. Bellek güçlendirici teknikleri bilmek bize, duyuşsal kayıttan seçilen bilgiyi kısa süreli bellek yoluyla uzun süreli belleğe etkili biçimde aktarmayı sağlamaktadır.

Beyin sağ ve sol olmak üzere iki yarıdan oluşmaktadır. Aklın yarıküreleri de denilen bunların her biri, algılama bakımından farklı işlevlere sahiptir.

Sol yarı: Mantıklı, seri çalışan, sözcüklere önem veren, çizgisel düşünen, analitik-çözümsel, rasyonel, açık ve kesin olma özelliklerine sahiptir. Sol beyni güçlü kişiler; ardışık ve mantıksal bir sırada olan sözcükleri, bilgiyi ve rakamları sever.

Sağ yarı: Sezgili, sözlere fazla önem vermeyen, görsel, üç boyutlu düşünen, yaratıcı, bütüne yönelmiş, sanatçı ruhlu, şakacı olma özelliklerinden oluşur. Sağ beyni güçlü kişiler; uzayı sever, sözlü olmayan iletişimi tercih eder. Renklerle ve desenlerle uğraşır, yüzleri ve izlenimleri unutmaz, müzik ve sanat becerilerine sahiptir. Bazı parçalar eksik bile olsa şeklin bütününü algılayabilir.

Bellek güçlendirme yolları

1. İlgi: İlgi duyduklarınızı daha kolay anımsarsınız.

2. Seçme: Belirgin şeyleri seçin ve onlar üstünde yoğunlaşın.

3. Dikkat: Unutmak istemediklerinize dikkat edin.

4. Anlama: Yeni bilgiyi ne kadar çok anlarsanız o kadar hatırlarsınız.

5. Unutmamaya istekli olma: Kendinizi unutmamak için zorlayınız. Tekrarlar yapınız. Unutmak istemediklerinizi daha kolay hatırlarsınız.

6. Güven: Olumlu zihinsel hazırlık. Belleğinizin güçlü olduğuna inanırsanız, bu gerçekleşecektir.

7. Egoya (gurura) kapılma: Egonuzun, unutmamanız gereken bilgiyi edinmenize engel olmasına izin vermeyin.

8. Çağrışım: Daha iyi hatırlamak için konular ve eşyalar arasında ilişki kurun.

9. Birikim sağlama: Bir konu hakkında ne kadar çok deneyiminiz olursa, yeni bilgiyi unutmamanız o kadar kolay olacaktır.

10. Düzenleme: Konuları mantıksal gruplar halinde sınıflandırın.

11. Yeni bellek oyunları ile alıştırma yapma: Yeni hatırlama teknikleri ile ne kadar çok alıştırma yaparsanız, belleğiniz o kadar güçlü olacaktır.

Herhangi bir beceri gibi bellek de alıştırmalar yapılarak geliştirilebilir. Bu bellek güçlendirici alıştırmalar sırasında yukarıdaki ilkelerin göz önünde bulundurulmasında yarar vardır. İşte bu alıştırmalardan bir kısmı :

1- Bir odadan yavaşça geçerken, dikkatle etrafa göz gezdirin. Başka bir odada iken belleğinize kaydettiğiniz bu objeleri hatırlamaya çalışın. Bir hafta boyunca aynı oda için bu alıştırmayı yapın ve sonuçları kaydedin. Hafta sonunda kayıtları karşılaştırarak gösterdiğiniz gelişmeyi belirleyin.

2- Sokakta yürürken etraftaki objeleri gözlemleyin. Bir köşeyi döner dönmez, mümkün olduğunca fazla objeyi hatırlamaya çalışın. Bir hafta boyunca bu alıştırmayı yaparak gelişmenizi görün.

3- Sabahleyin o gün içinde belli bir saatte hatırlamak istediğiniz bir durum için kendinizi zorlayın. Daha sonra günlük yaşantınıza devam edin. Bakalım gereken zamanda onu hatırlayabilecek misiniz? Bu alıştırmayı günün, haftanın, ayın değişik gün ve saatlerine göre birkaç ay sürdürün.

4- İlginizi çeken bazı ölçme ve istatistik sonuçlarını ezberleyin. Bazı takımların, oyuncuların gol sayıları ve en yakın yıldıza olan uzaklığımız gibi. Mümkün olduğunca bunları arkadaşlarınızla paylaşın.

5- Her günün sonunda o gün için;
a) En değerli fikirleriniz nelerdi?
b) En yoğun yaşadığınız duygularınız nelerdi?
c) En önemli hareketleriniz nelerdi? hatırlamaya çalışın.

6- Her gün yeni, “yararlı bir bilgi ve beceri” edinmeyi bir yaşam ilkesi haline getirin. Bu bilgiyi edinmek için kısa süreli de olsa her günkü yaşantınızın dışına çıkarak değişik kanalları kullanın. Bunların hepsini ya da bir kısmını kullanabileceğiniz gibi tümüyle kendinize özgü teknikler geliştirerek belleğinizi güçlendirebilirsiniz.

Sonuç

Bir öğrenci belleğini geliştirerek derslerde ve sınavlarda daha başarılı olabilir. Meslek mensubu ise belleğini geliştirerek hem profesyonel biri olma imajını, hem de üretkenliğini artırabilir. Örneğin; belleği güçlü, anımsama becerileri gelişmiş birinin ekip çalışmaları içinde özel bir yeri vardır. Bellek güçlendirici alıştırmalar, ilk bakışta yalnızca ezber gerektiren davranışların kazanımında işe yarar gibi görünebilir. Oysa eğitim amaçlı beceri kazandırmanın en üst basamağı olan yaratıcılık, beynin iki yarısının birlikte kullanımı ile mümkündür. Örneğin; gözlem yaparak yoğunlaşma, sınıflandırma ve bellek askıları teknikleri kullanılarak beynin sol yarısının işlevlerini yapması sağlanabilir. Bilgiyi gözde canlandırma, çağrışım, birleştirme, bir şeyin yerine başka bir şey koyma teknikleri kullanılarak beynin sağ yarısını kullanma becerileri geliştirilebilir. O halde derste, okulda, hayatta daha başarılı olmak için bellek güçlendirici ilke, teknik ve stratejiler kullanarak beynimizin iki yarısını işlevlerini yapar duruma getirmeliyiz.
İÇİMİZDEKİ LEONARDO DA VİNCİ ...

İstanbul’un fethinden bir sene önce doğan Leonardo sadece dünyada yapılmış en iyi resimler arasında sayılan “Mona Lisa” ve “The Last Supper” gibi eserleri meydana getiren bir ressam değil, aynı zamanda tanınmış bir mimar ve heykeltraş; uçan bir makine, bir helikopter, paraşüt, bugün itfaiyecilerin kullandığı uzayan merdiven, dünyanın ilk dönen sahnesi gibi buluşları olan bir mucit; gerçekleri kendisinden dört yüzyıl sonra ortaya çıkacak olan zırhlı tank, makineli tüfek, güdümlü mermi ve denizaltı gibi silahların planlarını yapan bir askeri mühendis; anotomi, botanik, jeoloji ve fizik alanında öncü çalışmaları olan bir bilim adamı ve nalı eliyle bükebilecek düzeyde güçlü bir sporcudur.

Kopernik’ten 40 yıl önce güneşin hareket etmediğini ve dünyanın evrenin merkezi olmadığını not etmiş; Gallileo’dan 60 yıl önce gök cisimlerini incelemek için iri bir büyüteç kullanılmasını önermiş; Newton’dan 200 yıl önce “her ağırlık mümkün olan en kısa yoldan merkeze doğru düşme eğilimindedir ve dünya yuvarlak olmak zorundadır” diye yazmış; ve Darwin’den 400 yıl önce “insanlar tesadüfi durumlar dışında hayvanlardan farklı değildir” diye yazarmış ve insanları maymunlarla aynı kategoriye koymuştur.

Leonardo Da Vinci yaşamını “Herşeyi öğrenmek mümkündür” anlayışıyla sürdüren örnek bir insandır. Onun hayata bakışı ve ilkeleri içimizdeki yaratıcılığı ortaya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Leonardo hayatını yedi ilkeye uyarak yaşamıştır. Onu hayata bağlayan ve bu kadar farklı alanda zamanının çok ötesinde buluşlar yapmasına imkan sağlayan ilk ilkesi merak ve sürekli öğrenme içim bitmeyen bir araştırma güdüsüydü. Çevresindeki her olaya meraklı bir gözle bakardı. Neden deniz kenarında bulunan deniz kabukları dağların tepesinde de bulunuyor? Neden yıldırımın yol almak için zamana ihtiyacı varken, meydana gelir gelmez gözle görünür hale geliyor? Bir kuş nasıl kendini havada tutabiliyor? soruları onu jeoloji, fizik ve anotomi dallarında buluşlar yapmaya sürüklemişti. O bir şeyin nasıl çalıştığını öğrenmekle tatmin olmuyordu. Nedenini de bulmak istiyordu. İşte bu merakı onu bir teknisyenin ötesinde bir bilim adamına çevirmişti.

Leonardo kırk iki yaşında Latince öğrenmişti. Hayalini kurduğumuz yeni bir lisan, yeni bir spor, veya sanatsal faaliyete başlamak için hiçbir zaman geç değildir. Üstelik yepyeni birşeyler öğrenmek zihni zinde tutar.

Leonardo’nun ikinci ilkesi hatalardan ders alma arzusuyla bilgiyi test etme dürtüsüydü. Bu ilke kendi kendine öğrenebilme yeteneğini geliştirmesine yardımcı olmuştu. Hatadan korkan, hata yapmayan ne iş yapar ne de yeni bir şey öğrenir. Çocukların hızlı öğrenmelerinin en önemli sebeplerinden biri hata yapmaktan korkmamalarıdır.

Başkalarının hatalarından ders alma olgunluğunu gösterenler daha hızlı ilerler. Bu yönüyle her tanıştığınız insan yeni bir senginlik kaynağıdır. Sorgulayıcı bir zihin ve öğrendiklerini uygulayarak test eden bir insan öğrenme hızını artırır.

Leonardo’nun üçüncü ilkesi deneyimlerini daha canlı hale getirmek için tüm duyularını kullanmaya çalışmaktı. İnsan duyma, koku alma, tatma, dokunma ve görme duyularını geliştirdikçe hayattan daha çok zevk alır, çevresini daha iyi algılar ve daha hızlı öğrenir. Bir duyuyu diğer bir duyu ile tanımlamaya çalışmak algılamayı geliştirir. Sıcak-soğuk renkler, tatlı-ekşi bir ses, kadife gibi bir tat gibi. Çiçekleri, havayı koklamak için zaman ayırmak, yemekleri bir an önce mideye transfer edilecek bir meta olmanın ötesinde her bir lokmasının tadına varılacak bir zenginlik olarak görmek, müzik setinizin düğmeleri ile oynayarak aynı melodiyi farklı dinlemek, bakışımızı kompüter ekranlarının ötesinde ufka taşıyabilmek, bir kelebeğin renklerine konsantre olabilmek, sessizliği duyabilmek hayattan aldığımız zevki artıracaktır.

Leonardo’nun dördüncü ilkesi belirsizliği kucaklama arzusuydu. Şüpheleri olmayan bir insan çok az şey başarabilir. Leonardo’nun doğu felsefesine de ilgisi olduğu söylenir. Mona Lisa’nın zıtlıklardan denge bulma anlayışını içeren yin-yang felsefesinden etkilenerek yapıldığını savunan eleştirmenler vardır. Freud bu eseri kadının aşk hayatına hakim olan kontrastların en mükemmel ifadesi olarak tanımlamıştır. Mona Lisa’nın gülümsemesi iyi ile kötünün, şefkat ile gaddarlığın, baştan çıkarıcılık ile masumiyetin fanilik ile ebediliğin kesişmesidir.

Belirsizlikle dost olmak ve şaşkınlığa dayanmayı öğrenmek değişimin hızlanarak arttığı dünyamızda önemli bir yetenek haline gelmektedir. Paradoks ile karşı karşıya kalındığında sükuneti korumak, günümüzde sadece etkili olmanın değil, aynı zamanda sağlıklı bir zihne sahip olmanın da anahtarıdır. Bunun için düşüncelerimiz kadar içimizden gelen sese de kulak vermekten çekinmemeliyiz.

Leonardo’nun beşinci ilkesi bilim ve sanat, mantık ve hayal arasındaki dengenin gelişmesi için beynin bütünüyle düşünmekti.
Günümüzde Tony Buzan tarafından popüler hale getirilen zihin haritaları yapma fikrini Leonardo bundan beş yüz yıl önce uyguluyordu. Olaylara beynin sağ ve sol tarafıyla birlikte yaklaşmak, nicesel olduğu kadar niteliksel olarak da algılamaya çalışmak insanı ve düşünceyi zenginleştirir.

Leonardo’nun altıncı ilkesi vücut ve zihin dengesini korumak ve geliştirmekti. Goethe, Leonardo için “Yakışıklı ve görkemli fiziğiyle, o insan mükemmeliyetinin bir modeli gibiydi.” Diye yazmıştır. Leonardo Floransa halkı arasında diğer özelliklerinin yanı sıra dengesi, zarafeti ve sporculuğu ile de tanınırdı. İnsanın kişisel sağlığı için gücünü ve becerikliliğini artırmak üzere düzenli olarak çalışması, onun hayatın başka alanlarındaki başarısına da katkıda bulunur.

Leonardo’nun yedinci ilkesi herşeyin birbiriyle ilişkisini araştırmaktı. Bir bütün, parçalarının toplamından büyüktür. Olayların ilişkilerini araştırmak sistematik düşünmeyi, bütünü daha iyi kavramayı getirir. Leonardo bir doğa aşığıydı. Anotomiden uzay bilimine kadar çok geniş bir alanda arştırmaları bulunan Leonardo şöyle yazmıştı: Herşey herşeyden gelir, ve herşey herşeyden yapılmıştır, ve sonuçta herşey herşeye döner.

Dünya’nın değişimine bu kadar çok boyutta katkıda bulunan bu değerli insandan ve onun yaşam ilkelerinden alınacak çok ders var. Başkalarının deneyimlerinden öğrenerek yaşamdaki davranışlarımızı geliştirebildiğimiz ölçüde bizler de dünyaya yaptığımız katkıları artırabiliriz.

Özetle, Leonardo’nun öğretisi sorgulamaya, öğrenmeye, kendimize ve doğaya zaman ve dengeli yaşamaktır.

Yazımızı Leonardo’nun yaşama ilişkin önerilerinden alıntılarla sonlandıralım.

“Hırslı olanlar için, ne hayatın nimetleri, ne de dünyanın güzellikleri tatmin olmak için yetmez. Onlar için yaşam bir cezadır ve boş yere geçmektedir.”

“Suçu cezalandırmayan, onu teşvik ediyor demektir.”

“Adalet güç, anlayış ve irade gerektirir.”

“Doğru yürüyen, nadiren tökezler.”

“Tüyler kuşları olduğu gibi insanları da cennete doğru yükseltebilir; tüy kalemler tarafından sözcüklerin yazılması gibi.”

EFSANE CEO'DAN 19 ALTIN ÖĞÜT 

1.MİSYON VE DEĞERLER ÖNEMLİ

İş dünyasındaki insanlar sıklıkla misyonlardan ve değerlerden söz eder. Ancak, çoğunlukla gerçek faaliyetler değil de, boş konuşmalardır bunlar. Kimse böyle olmasını istemez ama her iki kavramın da soyut ve yüce karakterde olması, konuşmaları bu şekilde sonuçlandırır.
Misyonunuzu daha belirgin, değerlerinizi daha somut hale getirmezseniz, çok şey kaybedebilirsiniz. Şirketinizin öyle hemen Arthur Andersen ya da Enron gibi çökeceğini söylemiyorum; onlar misyon ve değerlerdeki erozyonun uç örnekleridir. Ancak, şirketiniz, işyerinizin duvarında asılı o hoş sözler listesini gerçekten rehber edinmezse, tüm potansiyeline yaklaşamayacağını bir şekilde anlatmak istiyorum.
Bakın, iyi bir misyon tanımlamanın ve onu destekleyen değerler geliştirmenin, vakit alan ve sıkı sıkıya bağlılık gerektiren bir iş olduğunu biliyorum. Eve gitmek yerine, uzun ve çekişmeli toplantılar yapmanız gerekebilir. Asıl işinize dönmek yerine, uzun e-mail tartışmaları da yapabilirsiniz. Gerçekten hoşlandığınız kimi insanlara, misyonunuza uymadığı ya da değerlerinizi taşıyamadığı için güle güle demek gibi bir acıyı da yaşayabilirsiniz. Böyle günlerde, keşke misyon ve değerler belirsiz ve jenerik olsaydı diyebilirsiniz.
Ancak, öyle olmamalılar. Gerekli zamanı verin. Gerekli enerjiyi harcayın. Onların gerçek olmasını sağlayın.

2.AÇIK SÖZLÜ OLUN

Açık sözlülük her zaman işe yarar, çünkü karmaşayı ortadan kaldırır.Evet, belki çoğunluk, açık sözlülüğün insan doğasına aykırı olduğunu düşünüyordur. Ancak, her gün 6:10 trenine yetişmek için sabah 5’de uyanmak da öyledir. Saat 13’deki önemli toplantıyı kaçırmamak için öğle yemeğinizi masa başında yemeniz de öyledir. Ancak, ekibinizin ve organizasyonun hatırına, sıklıkla bu türden kolay olmayan işlere soyunursunuz.
Herkesin, her zaman, içinden geçenleri doğrudan söylediği bir dünya tahayyül etmek, tabii ki imkansız gibidir. Çok fazla enformasyon girişine yol açacağı için, böyle bir şeyi istemezsiniz de muhtemelen. Ancak, yolun yarısını bile alsak, iş dünyasında açık sözlü olunmamasından kaynaklanan birçok sırrın üstesinden gelebiliriz. Bu da, daha iyiye giden yolda büyük bir değişiklik olacaktır.

3.FARKLILAŞMA

Eğer ekibinizde en iyileri bir araya getirmek istiyorsanız, farklılıklarla yüzleşmeye hazır olmalısınız. İnsan yönetimine dair herhangi bir sistem bilmiyorum ki, daha iyisini, daha şeffafını, adil ve hızlı olanı sağlayabilsin.
Elbette mükemmel değildir. Ancak farklılık, tıpkı açık sözlülük gibi, işinizi aydınlatır ve her açıdan daha iyi yol almanızı sağlar.

4.ÇALIŞANLARIN SESİ VE SAYGINLIĞI

General Electric gibi büyük bürokrasisi olan kurumlar, sistemleştirilmiş kimi şeylere ihtiyaç duyar - insanlarla görüşmeye başlamak için buzları kırıp onlara ulaşmanız gerekir. Ancak, şirketinizde ya da ekibinizdeki bütün sesleri duyabilmenizi garantiye alan tek yöntem bu değildir. Size doğru gelen yaklaşımı bulmanız gerekir.
Herkesin düşüncesinin pratiğe geçirilmesi ya da her bir şikayetin karşılanması ihtiyacından söz etmiyorum elbette. Bu tam da, “yönetim kararı” dediğimiz şeydir. Şurası kesindir ki, bazı insanların fikirleri diğerlerinden daha iyidir, kimi insanlar daha zeki, daha yaratıcı ya da daha deneyimli olabilir. Ancak yine de herkesin söylediği dinlenmeli ve saygı gösterilmelidir. Onlar bunu isterler, sizin de buna ihtiyacınız var.

5.LİDERLİK NE ZAMAN BAŞLAR

Lider olmanın tek ve basit bir formülü yok. Olsun! Liderlik, tüm o dengeli hareketlere, tüm sorumluluğa ve baskıya dair kimi zorluklar barındırır.
Yine de, iyi liderlik vardır ve bütün görünümleriyle karşımıza çıkar. Sessiz liderler de vardır, gürültücü olanlar da. Analitik liderler de vardır, ani kararlar alanlar da. Kimileri ekipleriyle birlikte bir çivi kadar sağlamdır, kimileri daha efendidir. Yüzeysel olarak baktığınızda, bu liderlerin paylaştığı nitelikler nedir sorusuna yanıt vermekte zorlanırsınız.
Derinine baktığınızda ise, hepsinin çalışanlarına, büyümeye ve başarıya tutkuyla bağlı olduğunu görürsünüz. Kendileriyle barışık olduklarını görürsünüz. Gerçekçi, açık sözlü, iyimser, dürüst ve insancıldırlar.
Bana sıklıkla, liderliğin doğuştan mı geldiği, yoksa sonradan kazanılan bir özellik mi olduğu sorulur. Yanıt, tabii ki, “ikisi birden”dir. IQ ve enerji gibi kimi karakteristikler doğuştan geliyor gibidir. Diğer taraftan kendine güven gibi kimi liderlik özellikleri sonradan, ya annenizin kucağında, ya okulda, ya üniversitede ya da spor yaparken, öğrenilir. Ve bazı şeyleri de tekrar eden deneyimler sonucu işte öğrenirsiniz - bir konuda çabalamak, yanlış yapmak ama o yanlıştan sonuçlar çıkarıp kendine güvenini kazanarak yeniden deneyip doğrusunu yapmak.
Çoğumuz için liderlik, bir gün patron olduğumuzda başlar ve kurallar değişir. Daha öncesinde, işiniz sizinle ilgiliydi. Ama şimdi, işiniz onlarla ilgilidir.

6.İŞE KİMİ ALMALI?

İşe birini alırken amacınız sahaya doğru oyuncuları yerleştirmektir. Neyse ki şanslıyız, değerli insanlar her yerde var. Bilmeniz gereken, onları nasıl toparlayabileceğiniz.
Hoşunuza giden insanları işe almak epey kolaydır. Sonuçta uyanık kaldığınız saatlerin büyük bölümünü onlarla geçireceksiniz. Uygun deneyim sahibi insanları işe almak da kolaydır. İşlerini yapacaklardır.
Ancak, arkadaşlık ve deneyim asla yeterli değildir. İşe aldığınız her insanın olgunluğu, zekası ve dürüstlüğü de önemlidir. Bunları kazandıktan sonra, heyecan, coşku ve tutkuyla sıkı bir çalışma içine girmeyi koymalısınız sıraya.
Bunların da ötesinde, özellikle üst düzey yönetici düzeyinde, özgünlük, öngörü, başkalarına öneride bulunma konusunda isteklilik ve esneklik de göz önünde bulundurulmalı.Bunların hepsini bir araya getirdiğinizde, kazanacak insanları buldunuz demektir.

7.EN ÖNEMLİSİ İNSANLARI YÖNETMEK

Şirketinize değerli insanları aldıktan sonra işiniz, bu kez onları kazanan bir ekip haline getirmek, bunu yönetebilmektir.
İnsan kaynaklarına önem verin ama dümeni işin uzmanı bir kadroya bırakın.
Geliştirilen gerçekçi ve dürüst değerlendirme sistemlerine dayanarak, insanların işlerini nasıl yaptıklarından emin olun. Motivasyonu ve akıllı bir ücret politikasını, yetişmeyle, eğitimle, para ve tanınmayla birleştirin. Hiç çekinmeden ödemeli ilişkilere girin. En büyük dikkatinizi, en büyük bileşeninize, ortadaki yüzde 70’lik kesime verin. Ve son olarak organizasyon yapınızı düzeltmeye ve düzleştirmeye bakın.
Bu altı adımı birden atmak, tabii ki vakit alacaktır. Ancak, şirketler, bina, makine ya da teknoloji değildir. Onlar insanlardan oluşur. Bir işte, onları yönetmekten daha önemli ne olabilir?

8.YOLLARI AYARMAK DOĞALDIR

İş dünyasındaki acı gerçeklerden biri de, işten çıkarmaların işin bir parçası olduğudur. Ancak, bu, illa feci bir karmaşayla sonuçlanacakları anlamına gelmez. Konuyu doğru bir şekilde ele aldığınızda, elbette hoşa giden bir durum geçerli olmasa da, işten çıkarmalar ilgili herkes için “tolere edilebilir” şekilde yaşanabilir.
İşten çıkarmanın ardında bıraktığı iz, sizin için, şirketiniz için ve hepsinden çok da işten çıkarılan kişi için, uzun sürelidir.
Şurası açık ki, eğer şirketiniz çöküş içerisindeyse, işten çıkarmalara çocukça bir masumiyetle yaklaşamazsınız. Eğer birileri bu bozulmadan sorumluysa, onları hızla kapı dışarı etmek zorundasınız.
Ancak, diğerleri için, ayrılma nedenleri gri bölgede yer alır. Her zaman yolların ayrılması söz konusu olabilir, sürece hakim olacak kişi ise siz olmalısınız. Birinin gitmesi gerekiyorsa, bundan kaçınmayın. Yalnız ona sürpriz yaşatmayın. Ve asla onu küçümsemeyin.

9.DEĞİŞİM NASIL OLMALI?

Değişim hakkında çıkarılan onca patırtı düşünüldüğünde; şaşırmamak ve bunalmamak elde değil.
Ancak, gerçekte önemli diyebileceğimiz 4 ayrı başlık var: Her değişikliğin açık bir mantıksal temeli olmalı ve bu doğrulukla kavranmalı. Doğru insanların sizin yanınızda olması sağlanmalı. Değişime ayak direyenlerden kurtulmalı. Ve başkasının talihsizliğiyle sonuçlansa bile, her bir fırsat yakalanmalı. İşte hepsi bu kadar. Değişeceğim diye her şeyinizi kaptırmamaya, çıplak yakalanmamaya bakın.

10.KRİZLER OLACAK, İYİ YÖNETİN

Her zaman krizler olacaktır. Ve tırmanışa geçtiklerinde, gerçekten de korkunçtur! Sanki eviniz yanıyormuş da kendinizi dışarı atamıyormuşsunuz gibi hissedersiniz.
Zor gibi görünse de, o yakıcı sıcağın ortasında kaldığınızda bile, alevlerin sonunda sönüp gideceklerini düşünmeye çalışın. Sönüp gidecekler, çünkü siz bunun için bir şeyler yapacaksınız. Sorunun büyüklüğünü göğüsleyecek ve çözümü geliştireceksiniz, aynı zamanda yarınınızı düşünüp işinizi devam ettireceksiniz.
Sonunda gün gelecek, o yarına ulaştığınızı anlayacaksınız. Dumanlar dağılacak ve yapının hasar gören bölümleri ya onarılacak ya da yeni parçalarla değiştirilecek. Olanlardan elbette mutlu olmayacaksınız, ancak geriye dönüp baktığınızda sizi şaşırtan bir görüntüyle karşılaşacaksınız - bina şimdi her zamankinden daha güzel görünüyor olacak.

11.ÖNCE STRATEJİ BELİRLEYİN

Torch adlı restoranda akşam yemeği yediğimiz bir gün, oturduğumuz sandalyeden pencereye bakıp onun hemen kapı komşusu durumundaki Upper Crust Pizza adlı küçük ama mükemmel dükkanın önündeki pizza dağıtımı yapan motosikletleri, otomobilleri ve koşturup duran insanları izledik.
Bu yerin ekonomisine dair bir oyun oynadık aramızda. En sıkı ve sağlamcı rakamlarla bile bakıldığında, en muhafazakar tahminler yapıldığında bile, Upper Crust’ın çok kârlı bir yer olduğu sonucuna vardık.
Upper Crust için koşturan onca insan stratejilerini gözden geçirme gibi bir tavır içinde değildiler. Yalnızca beş dilime ayrılmış o büyük pizzalarına ulaşmaya çalışıyorlardı. Tüm soslarıyla birlikte hazır edilmiş o pizzaya.
Strateji meselesini tabii ki bu kadar basite indirgemek istemiyorum. Ancak bu kadar çok da büyütülmemeli. Doğru pizzayı bulmalı ve yönünüzü belirlemelisiniz, doğru insanları yerlerine koymalı ve herkesin yaptığından daha iyiye ulaşabilmek için deli gibi çalışmalısınız, en iyi pratiklere ulaşmalı ve onları her gün daha da ileri taşımalısınız.
Köşe başındaki dükkan sizin olmayabilir ancak stratejinizi belirlerken ona göre hareket etmeniz gerekir.

12.BÜTÇE YAPMAK HAYATİDİR

Hangi sektörde ya da hangi ülkede çalışıyor olursa olsun, iş dünyasından dinleyicilere bütçelemenin doğru yolları hakkında konuştuğumda, hep aynı soruyu yöneltirim: “Şirketimde bir işe bütçe ayırma süreci, öngördüğüm değişikliği yapabilmem için fazlasıyla sıkı. Bu durumda ne yapabilirim?”
Benim yanıtım, vazgeçmemektir. Bu çok önemlidir. İlk başta yetersizmiş gibi görünebilir ama konuşmaya başladığınızda ve konuşmalar birbirini takip ettiğinde değişiklik de başlar. Herkes “sahte gülücüklere ve anlaşmalı düzene” dayalı dinamiklerin farkındadır, bunu yaşamaktadır, ancak bütçeleme için gereken enerji ve gerçeklik yine de buradan çıkacaktır. O yüzden siz yeterince büyüyüp geliştirirseniz, insanlar nasıl başa çıkacaklarını bilmeseler de arkalarını dönüp gidemezler.
Konu akıllarında takılıp kalır. Gerçekte, bütçeyi büyütecek bir yaklaşım her zaman vardır ve onun yerine daha iyisi konabilir. Çin’de ortalama büyüme hızına sahip bir sanayi şirketini alıp, yılda yüzde 40’ın üstünde büyüme sağlayan bir sistemdir bu. İnsanları yenilik yapma konusunda esinleyebilir ve başa çıkmanın imkansızmış gibi göründüğü global rekabet içinde, her geçen gün daha üretken hale getirir. Burada, şirketin yönelimi ve geleceği konusunda süren tartışmalarda masanın diğer tarafında oturan insanları sizinle aynı tarafa getirebilmek önemlidir.
Çok basit; doğru “bütçe” süreci, şirketin rekabet etme biçimini değiştirebilir. Bütçelemeden bahsettiğinizde insanlar genelde feryat eder - bu neredeyse zorunlu bir kötülük haline gelmiştir. İşte bu böyle olmaz ve olmaması gerekir. Zira değişimin bir yerden başlaması gerekir - bu neden siz olmayasınız?

13.YENİYİ BAŞLATMA KEYFİNİ YAŞAYIN

Henry Fonda, Dave Packard ve Bill Gates gibi efsanevi girişimciler, kimse inkar edemez ki, heyecan ve zaferin birer örneğidir, diğerlerinin bulunduğu çizginin dışına çıkıp yeni bir şeyler başlatmış ve onların şaşırtıcı derecede büyümesini izlemişlerdir.
Ancak, şu da bilinmelidir ki bütün şirketlerde, her çeşitlilik ve büyüklükte fırsatlar bekleyip durmaktadır.
Onları kavrayın. Tutkuyla toplayın, motive insanlarla birlikte onlara önderlik edin, sahip olduğunuz her şeyle onlara kaynak yaratın ve nefes alabilmeleri için onlara oksijen sağlayın.
Büyümek mucizevi bir şeydir ve iş dünyasında genelde ilk duraktan yola koyulmanız gerekmez. Yeni bir şeyleri başlatmanın, özellikle eski bir yapının içerisindeyken yeniyi başlatmanın kışkırtıcılığı kadar eğlenceli ve saf bir şey yoktur.

14.BİRLEŞMELER BÜYÜMENİN YOLU

Birleşme değişiklik demektir. Değişiklik kötü değildir. Ve birleşmeler genelde, iyidir. Sadece iş dünyasının zorunlu bir bileşeni oldukları için değil, aynı zamanda kârlı bir büyüme potansiyeli de barındırdıkları ve sizi organik büyümenin ulaşamayacağı bir hızda, şaşırtıcı derecede stratejik ve yeni bir pozisyona soktukları için.
Evet, birleşme ve evliliklerde de kimi zorluklar vardır ve araştırmalar şunu göstermektedir ki, bu birleşmelerin yarısından çoğunda yeni bir değer oluşturulamamaktır. Ancak yine de bu istatistiğin kurbanı pozisyonuna düşmemek gerekir. Hatalardan kaçındığınızda ulaşacağınız formül bellidir: 1+1 = 3.

15.ALTI SIGMA’DAN KAÇMAYIN

Zamanla insanlar, “Altı Sigma”nın ne olduğunu ve onu bir organizasyon içinde nerede kullanıp kullanmayacaklarını anladılar. Yine büyük çoğunluk, birkaç aylık bir uygulamanın ardından, onun rekabetçi gücünü takdir etti. Genelde de, kendiliğinden bir şekilde, onun misyoneri haline geldiler.
Artık “Altı Sigma”yı duyduğunuzda, ondan kaçınmanıza gerek yok. Onun “sapma, kötüdür” diye özetlenebilecek o basit önermesini anladığınızda, siz kendiniz de yüzde 60 oranında bir “Altı Sigma” uzmanı haline geleceksiniz. İşin kalan yüzde 40’ı ise, bu kötülüğü def etme çabanız olacak.

16.DOĞRU İŞİ SEÇİN

Kişisel tarihime bakıldığında, tüm kariyerini aynı şirkette geçiren insanlar arasında yer aldığım için, diğerlerine göre küçük bir klübe üye olduğum söylenebilir. 1961’de üniversiteden mezun olduğumda, bu durum neredeyse bir kuraldı. Bugünlerde ise istatistikler, üniversite mezunlarının, MBA derecesi alanlar da dahil, ilk on yıl içinde birçok kez şirket değiştirdiğini ortaya koyuyor.
Bunun iyi ya da kötü olduğunu söylemiyorum, ne ise odur diye kabul ediyorum. İnsanlar aceleyle ve açlıkla hareket ediyor, kendileri için doğru işi bulmaya çalışıyor. Bu noktada da çeşitli düşünceler doğuyor:
Birincisi, doğru işi bulmak, zaman, sabır ve deneme gerektiriyor. Hepsinden sonra, gerçekten o işi yapabilip yapamayacağınızı bile düşünmeden önce, belli bir şey üzerine çalışmalı, onunla ilgili doğru bir hisse sahip misiniz sorusunu bir kenara ayırmalısınız.
İkincisi, doğru işi bulmanız, işinizi daha iyi yaptıkça giderek daha kolay hale gelecektir. Belki biraz acımasız görünüyor ama gerçeklik böyledir. Günün sonunda, yetenekli insanlar fırsatları toparlayabilenler olur. Doğru iş onları bulur.
Böylece, eğer iyi bir iş bulmak istiyorsanız, yapmayı sevdiğiniz işi seçin, beraber olmaktan hoşlandığınız insanlarla çalıştığınızdan emin olun ve her şeyinizi onlara da verin.
Bunları yaparsanız, harika bir işe kavuşabilirsiniz - ve artık o hayatınızdaki “iş günü” sıkıntısı ortadan kalkar.

17.TERFİ ETMEK ÖNEMLİ

Yukarıya doğru gitmek için, gerçekten yukarı gitmeyi istemeniz gerekir. Kimi terfiler, şans eseri yaşanır ama bu pek sık rastlanan bir durum değildir. Kariyer söz konusu olduğunda doğru olan, şansınızı kendinizin yarattığıdır. Tüm bir iş yaşamınız boyunca birkaç kez çalıştığınız şirketi, hatta mesleğinizi değiştirebilirsiniz. Ancak, hareketinizin hep yukarıya doğru olmasına dikkat edin. Beklentilerinizi aşın, işinizin ufkunu genişletin ve asla patronunuza sizin için sermaye harcamasını gerektiren bir neden yaratmayın. Sizin altınızda yer alan insanları yönetirken dikkatli olun, gözlem biriktirebileceğiniz görevlere yazılın, kendinize danışmanlar bulun ve hep pozitif davranışlar geliştirin. İşler ters gitmeye başladığında, bu dönem dönem kaçınılmazdır, onlarla başınız dik bir şekilde mücadele edin.
Evet, yapılması gereken bir dolu şey var gibi, ancak bu konularda bir kısa yol oluşturmak da mümkün değildir, bu aşamalardan geçmeniz gerekir. Tüm bu yolculuk boyunca, istediğiniz terfileri istediğiniz zamanlarda elde edemeyebilirsiniz. Ancak, nihai olarak tüm bir “uzun yol”u alırsanız amacınıza ulaşacaksınız demektir ve bu bazen umduğunuzdan da çabuk olabilir.

18.İŞ-YAŞAM DENGESİ KURUN

Başlıkta geçen dengeyi bir kez sağladığınızda, her şeyi bilip hakim olma konusundaki ihtiyacınız da epey bir azalmış olacak. İş dışında, yaşamdan ne istediğinizi belirginleştirmeniz lazım.
İşte ise, patronunuzun ne istediğini belirginleştirmeniz, onu anlamanız lazım. İleri gidebilmeniz için, onun istedikleri birinci önceliğe sahiptir. Nihai olarak her ikinizin birden istediğine ulaşırsınız, ancak anlaşma, söz konusu öncelik bağlamında sağlanacaktır. Performansın önemli olduğu destekleyici bir kültürel ortamda çalıştığınızdan da emin olmanız gerekir. İyi sonuçlar elde ettiğinizde kimi masraflarınızın karşılanacağından da. (Hatta bol bol harcırah alın. Gerektiği kadarını geri ödeyin, sonra hakkınızı yeniden doldurun).
İş-yaşam dengesini sağlayabilmek bir süreçtir. Doğru noktada durmak, tekrarla mümkündür. Deneyim ve gözlem arttıkça bu konuda daha iyi bir noktaya gelirsiniz ve sonunda belli bir sürenin ardından zorlanmadığınızı fark edersiniz.

19.KÖTÜ BİR PATRONA SAHİPSENİZ!

Mükemmel bir dünyada, bütün patronlar da mükemmel olabilirdi.
Filmlerde ve kitaplarda kötü patronlardan söz edildiği pek nadirdir, country ve western tarzı şarkıların çoğu için de durum böyledir.
Kötü bir patrona sahipseniz, öncelikle problemin kendinizde bulunup bulunmadığını bir düşünün. Bu elbette kolay değildir, ancak çoğu durumda kötü patron, sadece hayal kırıklığına uğramış biridir.
Eğer problemin kendinizde olmadığına ikna olduysanız, kendinize, şirketinizin kötü patronla iyi sonuçları birlikte barındırıp barındırmayacağını sorun. Eğer yanıtınız evet ise, yapılacak tek şey, zaten yapma arzusunda olduğunuz değişikliği gerçekleştirmektir. İşiniz kötü bir patrona tahammül etmeye değer mi? Eğer öyleyse, eskilerin dediğine uyup, yerinize oturmanız ve çenenizi kapatmanız icap eder.
Eğer değmeyeceğini düşünüyorsanız, kibar bir biçimde işten ayrılın.
Ve bir dahaki işinize başladığınızda, kötü patronu kötü yapan şeyin ne olduğunu, bunun sizi nasıl hissettirdiğini bütün ayrıntılarıyla hatırlayın, böylelikle patron olma sırası size geldiğinde, aynısını yapmayın.

* Artık herkes çalışırken bilgi teknolojisi kullanıyor. Bir depoda çalışan işçi bile envanteri el bilgisayarıyla tutuyor. Günümüz dünyasında bilgisayarı ve yazılımları etkin şekilde kullanmak başarıya giden kritik yol.

Bilgiye aç olun

* Bugün ve gelecekte insan hayatında en büyük etkiyi Microsoft gibi yazılım geliştiren firmalar yapacak.

* Son 10 yılda ortaya çıkan en ilginç şeyler (MP3 çalar, video oyunları veya cep telefonları), her gelişme mühendislik eseri. Akademik kariyerinizde matematiğe ve fen derslerine özen gösterin.

* Çoğu kişi yazılım geliştiren insanların yalnız çalıştığını düşünür. Oysa insan faktörü en önemli şey. İletişim kabiliyetleriniz yüksek olsun. Değişik karakterdeki insanlarla uyum içinde çalışmayı öğrenin.

* Her zaman bilgiye aç olun. Her türlü kitabı okumaya çalışın. Öğrenme isteğinizi sakın kaybetmeyin.
GELECEĞİNİZİ YARATMANIN SIRRI !

Bu gece bir mucize gerçekleşseydi ve uyandığınızda yaşamınızdaki her şey mükemmele dönüşseydi, bir mucizenin gerçekleştiğini nasıl anlardınız? Mucizenin farkına varmak için ne görür, duyar, hisseder ve düşünürdünüz?

İşlerini bir sonraki basamağa nasıl taşıyacaklarını öğrenmek isteyen başarılı bir hizmet şirketinin yönetim kuruluyla bir gün geçirdim. Komik olan ise bu müşteriyle daha önce çalışmış olmamdı. Dört buçuk yıl önce aynı amaçla onlarla yine bir gün geçirmiştim. O toplantı (ve herkesin gösterdiği kayda değer çaba) sonucunda işlerini büyütebilmişler ve cirolarını dörde katlamışlar, karlarını çok iyi oranlarda arttırmışlardı. Şimdi de aynı süreci tekrarlamak üzere beni davet etmişlerdi. İşlerindeki bu büyük sıçramanın sırrı neydi? Büyük bir adım gibi görünen bir şey başarıldığında fark yaratmış olan şeyin aynısı: vizyon.
Vizyon hayatın her alanında güçlü bir anahtardır. Bunlar arasında;

• Sağlık
• Ekonomi
• İlişkiler
• Mesleki yaşam
• İş
• Öğrenme ve Geliştirme
• Boş zaman, eğlence ve macera vb.
vardır.

Hakkında düşündüğümüz şeye dönüşürüz – Neye odaklanırsanız, o yükselişe geçer
Deneyimlerimizde de görebileceğimiz üzere dikkatimizi neye odaklarsak yükselişe geçme eğilimi gösterecektir. Hayatında neyin ön plana çıktığına bakarak bir insanın dikkatini neye yönlendirdiğini söyleyebilirsiniz.
1) Hayatında mutluluk duymadığı bir şeyi olan birini düşünün (Örneğin borç, kilo, sigara kullanımı, çok çalışma). Konu ne olursa olsun odaklandıkları şey budur.
• Fazla kilosu olan kişi yemeğe, kiloya ya da egzersiz yapmamaya odaklanmıştır.
• Borçlu olan kişi yokluğa odaklanmıştır.
• Sigara kullanan biri de sigara içmeye odaklanmıştır.

Odaklanma ile neyi kastediyorum? Dikkat ve duyguların kombinasyonu. Yukarıdaki olumsuz örneklerle ilgili olarak söz konusu duygular tipik olarak endişe, kaygı ya da bir çeşit korkudur.
Bu iyi ya da kötü meselesi değildir; sadece zihnin ve vücudun nasıl çalıştığı ile ilgilidir.
Elde ettiğiniz sonuçları değiştirmek istiyorsanız odaklandığınız şeyleri değiştirin. Bunu yapmanın en güçlü ve zorlayıcı yollarından biri de vizyon yaratmaktır. (işiniz için bir vizyon, sağlığınız için bir vizyon ya da tüm yaşamınız için bir vizyon)
• Wright kardeşler ilk uçağı icat etmeyi nasıl başardılar?
• Bill Gates Microsoft’u yaratmayı nasıl başardı?
• Abraham Lincoln Amerika’da köleliği yasaklamayı nasıl başardı?

Vizyon. Hepsinin bir vizyonu vardı.

Tabi ki bunlar ilgili insanlar için önemli olan dikkate değer başarılardır. Her birimiz için önemli olan şeyler kendi kişisel vizyonumuzla ilgilidir.
• Sağlığınızın nasıl olmasını istersiniz?
• Hayatınızda ne tür ilişkiler olmasını istersiniz?
• Mali durumunuzun nasıl olmasını istersiniz?
• Zamanınızı nasıl harcamak istersiniz?

2) Hayatınızda önemli olan bir alan düşünün. (örneğin sağlık, para, kişisel gelişim, iş, boş zaman, ilişkiler vb) kendinize “Yaşamımın bu parçasının nasıl olmasını isterdim?” diye sorun. Bilmiyorsanız tahmin edin. Cevaplarınızı olumlu cümleler olarak verdiğinizden emin olun (örneğin “Fakir olmak istemiyorum” yerine “Zengin olmak istiyorum” deyin)
Mucize soru, bu soruya cevap almak için harika bir yoldur – kendinize şunu sorun:
"Bu gece bir mucize olsaydı ve ertesi gün uyandığınızda [yaşamınızın / işinizin/ çalışmanızın / işinizin o alanındaki] her şey olmasını istediğiniz şekilde olsaydı bir mucizenin gerçekleştiğini nasıl anlardınız? Olduğunu anlamanız için ne görür, duyar, hisseder ve düşünürdünüz?”
İşte bu mucize soru ve birisi ne istediğini bilmediğinde ya da problemin çözülebileceğini hayal edemediğinde gerçekten çok güçlü bir etkisi var. Mucize fikri kişinin daha önce kısıtlamalar içinde tuttuğu zihnini özgürleştirir.
3) Bu sorulara verdiğiniz cevapları yazın ve bu cevapları mümkün olduğunca sık düşünün.
Odaklandığınız şeyler artışa geçer; bu yüzden hedeflerinizi ve elde etmek istediklerinizi düzenli olarak düşünürseniz istekleriniz bilinçaltınızı etkiler. Bazı şeylerin nasıl olmasını istediğinizi düşündüğünüzde mutluluk, minnet ve huzur gibi hoşunuza giden duyguları da hatırınıza getirin.
Hedeflediklerinizi düzenli olarak düşündüğünüzde ve bununla ilgili olarak eyleme geçtiğinizde ne kadar ilerleme kaydettiğinize siz de şaşıracaksınız.